Kayıtlar

Dogal Seçi(li)m!

Resim
                                                              (Foto: Leyla ile Mecnun Dizi)  Küresel ısınma hepimizi kaynatadursun biz kutuplaşa kutuplaşa ayran içip ayrı düşmekten helak olduk. Sımsıkı birbirimize tutunup, bir olup dağılmayacağımıza; mikroorganizma gibi bölüne bölüne çoğalıyoruz. Aklımız başımıza bir afet anında geliyor gibi ve ille de bir felaket eşiğinde hatırlıyoruz birbirimize var olan ihtiyacı, inancı. Anlıyoruz ki ne kadar da aynayız aslında. Yıllar yordu hepimizi fazlasıyla ve eminim ki hepimizin aklında oluşan bu seçim tantanası kazasız belasız bir an önce bitsin ve normale dönelim düşünceleri. (Ne normalimiz ne de moralimiz var gerçi!)     Bir lider adayını Pringles ve kontör dağıttığı için bir şeyler yapabileceğini düşünüp desteklediğim günlerden kafa olarak çokça uzaklardayım artık. Kömür ve makarnaya itaat edil(e)mez! Eğlenceli şekilde dans ettiği için birini ülke yönetmeye de layık göremem. Dans eden de kendisini göremez! Karnım(ız) bu numaralara tok. Gerç

İdeal Ölme Yaşı

Resim
  Yaşamın ideal ve vazgeçilmez sonucudur ölüm. Farklı hayatlar içerisinde sürüklenip gideriz. Bazen çok geç kalırız birisine bazense gereğinden erken tanışmışızdır ömürle. Zengin, yaşlı, fakir, kadın, çocuk ya da erkek. Neticede insanız ve fani. Yaşam çemberinin ucundan tutunan herkes gibi koşuyoruz hızlıca. Fakat aynı yerde dönüp durduğunu fark edemeyen bir hamster gibi yuvarlanıp başa dönüyoruz tekrar. Yoktan var, vardan yokluk. Sağlıklı bir ömür arayışı en önemlisi. Ne gereğinden fazla yaşamalı ne de hadsizce erken gitmeli bu diyardan. Sanki elimizde mi? Düşmüşüz bilinçsizce  bu dünyanın içerisine. Peki ya ideal ölme yaşı?       Karanlık olmasaydı ışık doğmazdı ya. Sonsuza kadar yaşasaydı insanoğlu her şey daha da anlamsız ve olabildiğince sıkıcı olurdu. Kısıtlı zaman tetikleyici unsur.  Bir şeyler yapmalı ve vakit olabildiğince dar. Düşündükçe insan bu konuda sürekli olarak kendisini darlar. İnsanlar her şeyi yapar ve yine de tövbekarlar. Tıpkı çalışan birinin tatil gününü dolu dol

John Wick 4 ve Shazam! Tanrıların Öfkesi Kritik (Spoiler Yok)

Resim
                                     (John Wick 4/ Yönetmen; Chad Stahelski)     2014 yılında hiç beklentim olmadan ortalama bir aksiyon filmi izleme beklentisiyle salona girdiğim Keanu Reeves başrollü John Wick'in büyük bir aksiyon serisine dönüşeceğinden benimle birlikte eminin ki yaratıcı ekibinin de haberi yoktu. Her devam filmi bir öncekini aşmalı mantığıyla hareket etse de serinin ruhunu olağanca abartısına rağmen gerçekçilik hissinden bir an bile kopmamaya çalışan eski usul aksiyon sahnelerinden aldığını ve basit bir hikayeye yedirilmiş onlarca aksiyon sahnesiyle türün meraklılarını oldukça tatmin eden filmler ortaya çıktığını söylemek mümkün.     Süreç içerisinde bir çok aksiyon yıldızının da katılımıyla bu  film serisi çoktan bir b tipi aksiyon ve dövüş filmlerinin The Avengers'ı gibi  bir noktaya geldi. Aynısını daha önce yapmaya çalışan fakat hedefe  ulaşamayan The Expendables ve bir önceki filmi geçme kaygısından dolayı artık gösterecek farklı bir şeyi kalmadığı içi

Scream VI Kritik (Spoiler Yok)

Resim
          Küçük yaşta korku filmi izlemeye başlayan biri olarak Scream serisine kayıtsız kalmam na-mümkün. Henüz sekiz yaşlarındayken ilk filmin afişine semt sinemamızın önünde iç geçirerek baktığımı (şu an orası otopark oldu, tek eksiğimiz otopark ülkece.) fakat filme bir türlü giremeyi başaramadığımı hatırlıyorum. Yazar Kevin Williamson'un korku filmi klişelerini hatim eden bakış açısı ve  korku filmlerinin ustası Wes Craven'ın yenilikçi vizyonuyla kült bir film oldu Scram ve teen-slasher türünü yeniden diriltti. İlk filmi televizyon ve video'da defalarca izleyip repliklerine kadar ezberlediğimi söylesem abartmış olmam.      İyi kötü devam filmleriyle süre gelen seri Wes Craven'in dördüncü filmi çektikten sonra üzücü vefatı ardından benim de izlerken gayet eğlendiğim 2019 tarihli korku komedi filmi Ready or Not'ın yönetmenleri ve yeni bir yazar ekibi tarafından tekrar ele alındı ve genel olarak olumlu eleştiriler alan (benim için ortalama bir filmdi) ve iyi gişe y

Kara Şubat

Resim
                                                                          (FOTO/ TRTHABER)     Pazar akşamı havaların iyice soğuması ve biraz da haftanın gözümde büyümesinin etkisiyle erken yatmaya karar veriyorum. Sabah alarm sesiyle doğrulup elimi yüzümü yıkadıktan sonra evden çıkmadan önce gündeme bakmak için  bir ekşi sözlüğe gireyim diyorum. Öğreniyorum ki benim gibi akşamdan alarmını  kuran çoğu can uyanamamış bu sabaha. 10 ili tetikleyen bir deprem olmuş soğuk ve karanlık bu Şubat sabahında.           O kadar yıkıcı, o kadar şiddetliydi ki sarsıntılar herkes depremin farklı bir il merkezinde olduğunu düşünmüştü en başta. Sonra Ortalama 90 saniye süren, saat 4.17'de 7,7 şiddetinde ki yıkımın Kahramanmaraş merkezli olduğunu anladık. Bununla da kalmadı. Elbistan ilçesinde öğleden sonra 7,6 lık bir deprem daha ve Gaziantep'te  6,5 ve 6,4 büyüklüğünde artçı depremlerle yıkıldık tekrar tekrar.     Hatay tanınmaz hale geldi bu süreçte. Yakın dönem yıkım yaşamış Malatya'da.

Sene 2004 Tekirdag Yeraltı Yemek Yasamı

Resim
      Görsel çok eskilerden konumuzla ilgili ve temsili. Liseye yeni başladığım 2004 yılında Tekirdağ'da arkadaşlarla öğlen bir şeyler atıştırma maceralarımızı anımsattı.  Denetimler az merdiven altı mekan çoktu yine de işini düzgün yapan ve çok uygun fiyattan sürümüne satış yapan yerler az değildi. Günümüz pahalılığında ise sürümden kazanmak mümkün olmadığı için her şey lüks. 2004 yılında  tavuk döner ve ayran işini o dönemin parası ile 75 kuruşa kapattığımı hatırlıyorum!     Şimdi bakınca çok saçma bir meblağ hatta imkansız! Ekmek 5 liraya doğru gelmişken sanki fantastik bir gelecekte yaşanmış gibi görünen bu durumun yaklaşık 19 yıl önce gerçek olması ise bence biraz acıklı. 2004 yılında asgari ücretin 303 lira olduğunu ve o para ile  insanların evlerini geçindirebildiklerini de anımsıyorum. Memur maaşı da o dönem asgari ücretin neredeyse iki katıydı günümüzün aksine!     O yıllarda  türlü yerlerde çok cüzi meblağlara tavuk dönerinden, tantunisine, kokoreçinden (hastasıyız), köft

Avatar: The Way of Water Kritik (Spoiler Yok)

Resim
      2009 yılında 3D ile sinemaya devrim geliyor rüzgarlarıyla vizyona giren, fakat Tekirdağ'da o zaman için ilgili teknoloji olmadığından buruk bir hevesle  2D olarak izleyebildiğim (şu an özellikle 2D seansları tercih ediyorum!) Avatar filminin çok uzun yıllar sonra gelen bu devam halkasıyla sonunda kavuşup bu film özelinde de 3D bir seansta filmi izlemiş oldum. Gözlüksüz 3D söylentisi bu film için ne yazık ki gerçek olmadı. Biz normal filmi projeksiyon ışığı kısık olduğu için kömür gibi izlediğimizden böyle bir teknoloji gelse de çok uzun yıllar bizde bir işe yaramaz zaten!     Öncelikle James Cameron'un; henüz küp küçük bir çocukken; ailem düğünde olduğu için emanet edildiğim komşunun tüplü televizyonunda Kanal D'de izlediğim Terminator 2 filminden beri hayranıyım. Film iyiyse nerede hangi teknolojiyle  izlediğinizin bir önemi yok bence. Sizi hikayenin içine alıp götürmesi, olayına  inandırmasıdır önemli olan. Sinema, tv, vhs, dvd, vcd, bilgisayar ekranı vs. vs. şu an

Dünya Kupası

Resim
                                      (Çarli Dizi- 1999)      Kışın Dünya Kupası olur mu? Ligde form tutan takımların kupa dönüşü aynı performansları devam eder mi? Ronaldo ve Messi olası bir finalde karşı karşıya gelir mi? 2002 yazında üçüncü olmuş ve futbolu hayatın her alanında yaşayan Türkiye bu turnuvada nasıl ol(a)maz? Gianni Infantino kış ortasında böyle turnuva düzenlemeyi nereden öğrendi? Öyle ya da böyle Katar'da düzenlenen ve yarın iş yokmuşçasına gece yarılarına kadar seyredilen bu en yeni Dünya Kupası'nda  Brezilya'nın da elenmesiyle sürprizli bir final aşamasına geldik.     2002 yazında oynanan Dünya Kupası günleri dün gibi aklımda. Üzerinden tam 20 sene geçmiş. Yaz tatili için Malkara'ya gitmişim. 13 yaşında bir çocuğum o zamanlar. Günler mahalleden arkadaşlarla amaçsızca koşturup, şu an başka bir boyuta geçmiş olan dedemlerle cami senin, park benim takılmayla geçiyordu. Günler çok hızlı geçti gerçekten. Bir turnuva daha görecek şansımız varmış. Daha kaç

Kasımda Atkı Başkadır

Resim
  (Sweet November-2001)     İşimizi kış tutuğumuz fakat bahtımıza yaz çıkarsa da montları orda burada unuttuğumuz ya da onlarla kucağımızda hunharca boğuştuğumuz sonbahar günlerinden biri.  Aheste bir pazar günü bu. Çoğu sarı ve solgun renklerde yerlere dökülen etrafı kaplamış sonbahar habercisi yaprakları yararak civarımda göz göze geldiğim sokak hayvanlarıyla da selamlaşarak sevdiceğim, yavrucağımla buluşmaya gidiyorum. Kasımda Aşk Başkadır!       Havalar henüz tam anlamıyla soğumuş değil tabi. Benden bir tavsiye; ani hava değişimleri karşısında sevgilinizi hava yastığı olarak kullanabilirsiniz! Elini tutarsanız elinizin üşümüşlüğünü  onunla paylaşır ısınırsınız, kolunu boynunuza dolarsa artık atkıya ihtiyacınız da yok.  Boynuma dola(!) demeyen çok huysuz biriyseniz de bana el kol yapmasana diyerek kavga çıkarabilir, ilişkinizin ilk günlerde ki sakil heyecanını kollayabilirsiniz!   Bir yandan adımlarımı sıklaştırırken diğer yandan da artık sevgilimle olan ilişkimizi bir üst seviyeye

Cumhuriyet Bayram Demektir

Resim
      Saltanatın kalkmasından sonra artık egemenliğin kayıtsız şartsız millete devredilmesi gerektiğine inanan  liderimiz Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde 29 Ekim 1923'te ilan edilen bu yeni yönetim şeklinin adı Cumhuriyetti. Memleket meseleleri artık Millet(in) Meclisinden yönetilecekti. Ankara'da tam 101 top atışıyla duyuruldu bu durum ve  tüm ülkede coşkuyla karşılandı çünkü Cumhuriyet bayram demekti.  İmkansızlıklar içerisinde, her yanı kan emici düşmanlarla kuşatılmış, içimizde ki İrlandalılar'ın da desteğiyle enkaz haline getirilmiş, küllerinden  omuz omuza  savaşarak yoktan var edilen bu yeni ülkeye başka bir yönetim şekli de yakışmazdı zaten.     Genç bir ülke ve yeni bir yönetim biçimi. Sınıf ve cinsiyet farkını ortadan kaldıran, koskoca devleti tek bir kişinin paşa gönlüne bağlamaktan çıkarıp yönetimi çok seslilik esasıyla kademelendirip halkın iradesine sunan, hukukun üstün olduğu ve bu üstünlükle hak ve özgürlüklerimizin güvence altına alındığı modern bir yöne