Kayıtlar

2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kur Yapma

Resim
  (Fotoda ki adam Sinan Engin'e benziyor!)       Ülke olarak ekonomik ilgimizin zirve yaptığı acaip dönemlerden geçiyoruz. Ben okudum bu ekonomiyi okulda hiç de eğlenceli bir şey değildi bence. Hazır önümüz yeni yıl iken ve son zamanlarda gittikçe esprisini kaybeden Milli Piyango çekilişinin yerini kurlar aldı. Döviz, altın ve ülke parası arasında gidip gelen ve hepsiyle dönem dönem kur yapmaya başlayan; hangi adamı ya da kadını seçeceğini bilemeyen  kendini şaşırmış  yerli dizi başrolüne döndük.       Eskiden üç çeyrek bilet mi yoksa bir tam bilet mi geyikleri dönerdi bu zamanlar. Tam bilet alanın havası bir başkaydı çıkarsa hepsi bana çıkacak diye; çeyrek bilet alan da havan kime yabancı edasıyla elinde üç adet bilet olduğu için kendisini bir adım daha önde ve acaip şanslı görürdü daima. Günümüzde geldiğimiz noktada ise aynı durum ve benzeri altıncılar ve dövizciler arasında yaşanıyor.  Son dönemde tatsız bir sukunet olduğu doğrudur! Bu tarz durumlar içerisinde günümüzde değişik

Akif'in Sabah Kahvesi (Öykü)

Resim
  Taceddin Dergahında geçen iki uzun gün. Kağıt yoksa da etrafımdaki duvarlar bana kağıtlık etti. Durmadım, düşündüm ve hislerimin kalbimden çıkarak satırlarla akmasına müsemma gösterdim o kağıttan duvarlara. Anadolu yorgundu fakat milli mücadele ruhumuzu ve aklımızı sarmışken, yüz binlerce vatan evladının acısı henüz dinmese de şimdi durmak olmazdı. Bir bayrağın altında o bayrak için birer fidandık hepimiz ülkeyi yeşertmeyi bekleyen. Bu duygularla yazdım İstiklal Marşını. Hamdullah Suphi ye teslim ettim.   Yedi şiirden biri milli marşımız olacaktı. Tarih 12 Mart 1921. Serin bir ilkbahar sabahına uyandım. Yarışma günü gelmişti. Henüz ilk kıtada etrafımdaki herkes gözyaşlarıyla alkışlamaya başlayınca diğer şiirleri duyamadık. Maddi olarak zor durumda da olsam verilen para ödülünü kabul etmem yakışı kalmazdı. Vakıflara verilmesini istedim. Çünkü İstiklal Marşı benim değil, Türk Milletinin şiiridir. Gözlerimi serin başka bir Mart sabahına açtığımda etrafımda olan bitene anlam veremedi

Kalp (Şiir)

Resim
  Bitmez çile hayat bir dertli yol. Sen bu sevdaya gel gönüllü ol. Bensiz bir gülsün hadi sol! Kalp bir kuşun kanat çırpması mı? Kimi zaman gözümdür kara. Kimi der senin bahtındır kara. Kimi ise denizdedir; yalnız bir kara. Kalp bir kuşun kanat çırpması mı? Sensizliği severdim seninleyken. Kimsesizin biriyim açtım sana yelken. Müridinim yoluna kalbimin içerisindeyken Kalp bir kuşun kanat çırpması mı? Çok bekledim ben seni. Aklımda var ettim hep seni. Hayal kırıklıklarımdan yok ettim seni. Kalp bir kuşun kanat çırpması mı? Vakit ne geç ne erkendir. Seni sormam adettendir. Varlığın yalnızlığım için bir panzehir. Kalp bir kuşun kanat çırpması mı? Dünya döner zaman geçer. Sevdiklerin tek tek meçhule göçer. Bilesin bu fani dünyadır gelip geçer. Kalp bir kuşun kanat çırpması mı? Gözlerini yumduğunda rüya biter. Hakikat dediğindir ateşten bir çember. Yunus dediğin buna kıyam eder. Kalp bir kuşun kanat çırpması mı?

Bu Sabahların Bir Anlamı Olmalı mı?

Resim
                                                                2007 yılı bir sonbahar günü ve henüz güneş görmemiş pazar sabahı. Hiç sıkıntısı ile bilgisayarımı kasadan gelen yoğun ve gürültülü fan sesi eşliğinde açıyorum. Ekran önümde beliriyor. Tedirgin bir şekilde internet bağlantı bildirimini bekliyorum. Bağlantı yapıldı diyor ekranda ve tam da sağ alt köşede. Hemen msnyi açıyorum. Bir de bakıyorum ki orada duruyor. Şu an Vega dan 'Bu Sabahların Bir Anlamı Olmalı' şarkısını dinliyor. Hatırlarsanız bir ara msn de ne dinliyorum özelliği vardı. Bazıları avseq01.dat dinlerdi! Sohbet sekmesini hızlıca açıyorum ve yazıyorum; 'Bence de bu sabahların bir anlamı olmalı.'      Ortaokul da ikili öğretim zamanları sabahçı olduğum karanlık çağlar hariç tatil günlerinde erken kalkmak gibi bir nedenim pek olmadı. Üniversite ve Yüksek Lisans'ı da hep ikinci öğretimde götürdüm. Edirne'de okurken sürpriz yapma amaçlı 13:30 civarı bana gelen arkadaşımın kapıda kaldığı ve bir

Yeter Kardeşim Sınavı

Resim
              Sınava giderken ne giyeceksin diye soruyor dershane danışmanı. Rahat bir şeyler giymelisin ki rahat hissedesin. Çorap, külot, kot pantolon, t- short diye yanıtlıyorum sorusunu. Bak güzel kardeşim tabiatım gereği benim rahat etmem herhangi bir kıyafet sayesinde olacaksa tüm reçeteli ilaçlar kaldırılsın, bütün ihtiyaç sahiplerine o kıyafetler önerilsin.  Gökyüzü altında söylenmemiş söz yoktur. Hepimiz beş aşağı üç yukarı ( Trakyalısın sen uc-bej haha denmesin şimdi! ) farklı zamanlarda benzer hissiyatları yaşarız. Karakterimiz ve bulunduğumuz çevreye bağlı verilen tepkiler ve karşılaştığımız durumlar değişiklik gösterse de sonuçta hepimiz insanız  ve adı sürekli değişen malum Üniversite Sınavıyla da hepimiz bir dönem cebelleştik; 15 yıl önce ya da şu an!        Gençlerin çoğunun  'Ergenlik dönemine kadar kaygı nedir bilmezdim, şimdi bir anksiyete oldum!' diye hayıflanmasına sebebiyet veren ve tam anlamıyla gelecek kaygısı nanesini ilk kez  önlerine getiren bu meymen

Ruhun Gıdası

Resim
      Bir sanatçıyı takibe almak onunla yeni bir yolculuğa çıkmak adeta. Bir yönetmen, yazar ya da şarkıcı. Seninle birlikte o da olgunlaşıyor, değişiyor, seni değiştiriyor. Müzik kültürüm olmadığı ya da net olmadığı bir dönemde Hayko ile beni tanıştıran arkadaşın bana bu tanışma dışında sadece zararı oldu fakat tanışma bitti!     İbrahim Tatlıseks ile yersiz yerli pop müzik arasında gelip gittiğim kayıp yıllarda tanıştık kendisiyle. Üniversiteden liseye geçmeye çalışıyordum! Rock ile pek aşinalığım olmamasına rağmen özellikle söz yazarlığı bir dinleyici olarak kendisine bağladı beni adeta. Hayko'nun şarkılarını her dinleyişte sözler daha derinleşiyor ve şarkılar gitgide anlamlanıyordu. Acıyı bal eğledik! Yerel ve arabesk tadı müzik alt yapısında asla terk etmeyen sanatçılardan biri olarak rock müzik dinlemeye başlamama neden olan adam Hayko Cepkin'dir yakalayın!     Son Kez, Melekler, Gelin Olmuş ve daha neler neler. 2007 yılında Tekirdağ'a geldiği bir konser gecesinde pe

İstanbul Sözleşme(me)si Üzerine

Resim
                     Gece yarısı alınan karar ile İstanbul Sözleşmesinin kaldırıldığı haberine uyandık bu sabah. Sevgi, saygı, hoşgörü ve insanca yaşama isteği ve endişesi var ve var olacak hepimizde. Düzgün bir insan olup doğru bir hayat sürmek için bu şekilde olmak zorunda. Sözleşme fesih edildi peki bize ya da yargıya düşen görevler bitti mi?               Başka bir noktadan gündeme bağlanacağım. Uzun bir süredir  hayvanlara işkence görüntüleriyle sarsılıyor ve üzülüyoruz. Üzerine defalarca konuşulan; yazılıp çizilen fakat 1.000 lira gibi komik bir meblağ ile pay biçilen bir acı bu. Sürekli bir kanun ve düzenleme olduğu söyleniyor sonra yeni bir haber yeni bir haber daha. İşkenceyi yapan bedeli ödeyip hayatına devam ediyor. Bir sonraki durağı bir çocuk, kadın ya da erkek olacak bel(li)ki! Bu konu çözmek istediğimiz kanayan yaralardan birisi. Peki bu konunun önüne geçmek için geçerli bir düzenleme   olsa ve  bir anda kaldırılsa!               Kadın cinayetleri insan kalmaya çalışan h

Zeka Türlüleri

Resim
      Televizyonda ki şeker şurup haberlere hastayım. Ülke hastalıktan, afetten ekonomik sıkıntılardan kırılıp geçse bile televizyonda hep bir rahmetli flash tv havası. Düzgün yayıncılık  ve haber yapan kanallar bir parmağın elini geçmiyor ekranlarda! Bunalmış ve baymış halde televizyonu açıyoruz. İyi bir haber görürüm. Biraz avuntu olur gibisinden. Şeker şurup haberciliğin amacı da belki bu.     Vaka sayıları düşer.  Kısıtlamalar hafifler. Biraz nefes alma şansımız olur belki diye bakıyor insan. Haber şu; 4 aile birleştiler. Katamaran aldılar! İyi de bana ne. Hadi bu hafta sonu Atakan'ı da alalım. İşten eve evden işe baya bir baydı çocuk, yazıktır. Kulak memeleri sertleşti sıkıntıdan diye halime acıyıp beni mi gezdirecekler!     Bu gün de yeni bir haber peydah oldu ortamlarda. Ekşi sözlükte gördüm ve hadi üzerine biraz karalayayım dedim. Tc Kimlik no ezberlenişine göre zeka türlerini yayınlamış Havuz Tv.  Ben bir düşündüm hemen. Gerçi düşünmeden geçen pek bir anım yok anılarımı! D

14 Şubat 2007 Bir Sevgililer Günü Mektubu

Resim
(Duvara Karşı, Yön; Fatih Akın, Yıl; 2004)      Soğuk bir sabahtı ama insanın içindeki heyecan ve sevdiği insanı düşündüğünde anında artan iç ısıları toplamının yanında direnci düşük kalacak bir soğukluktu bu. Mezun olarak daha kötü bir üniversite kazanmak için bir yıl daha sınava hazırlanmaya karar verdiğim karanlık yıllardan bir senenin ikinci yarısıydı aslında.     O zaman belirli başlı eski ve kuruntulu kafamda yapmam gerektiğini düşündüğüm şeylerden biriydi ona bir mektup hazırlamak. Bazen çok açık olmamak gerekiyor. Çok açık olursanız artık gizemli bir noktanız kalmıyor ve sıradanlaşıyorsunuz. Sizinle birlikte karşınızda ki insan ile olan ilişkiniz de sıradanlaşıyor. Fakat yapamıyorum işte bu benim lanetim gibi bir şey ve yine yapamadım! 14 Şubat 2007 de ona bir sevgililer günü mektubu yazmaya karar verdim.  Hayır o diye bahsettiğim kişi Stephen King in romanında ki palyaço Pennywise değil!     Afili bir kağıt, sağlam bir zarf ve güzel bir akrostiş şiir yazdım.          İÇİNDE İL