Dogal Seçi(li)m!

                                         

                    (Foto: Leyla ile Mecnun Dizi)

 Küresel ısınma hepimizi kaynatadursun biz kutuplaşa kutuplaşa ayran içip ayrı düşmekten helak olduk. Sımsıkı birbirimize tutunup, bir olup dağılmayacağımıza; mikroorganizma gibi bölüne bölüne çoğalıyoruz. Aklımız başımıza bir afet anında geliyor gibi ve ille de bir felaket eşiğinde hatırlıyoruz birbirimize var olan ihtiyacı, inancı. Anlıyoruz ki ne kadar da aynayız aslında. Yıllar yordu hepimizi fazlasıyla ve eminim ki hepimizin aklında oluşan bu seçim tantanası kazasız belasız bir an önce bitsin ve normale dönelim düşünceleri. (Ne normalimiz ne de moralimiz var gerçi!)

    Bir lider adayını Pringles ve kontör dağıttığı için bir şeyler yapabileceğini düşünüp desteklediğim günlerden kafa olarak çokça uzaklardayım artık. Kömür ve makarnaya itaat edil(e)mez! Eğlenceli şekilde dans ettiği için birini ülke yönetmeye de layık göremem. Dans eden de kendisini göremez! Karnım(ız) bu numaralara tok. Gerçeklere ise fazlasıyla aç. Açız! Ayrıştırıcı olan her şey kafama fırlatılan okkalı bir taş gibi adeta; bu baş ağrısından kurtulmadan bir süre kendime gelemem. Yurt dışında yaşayan bir gurbetçi değilim, lirayla maaş alıyorum, yoksulluk bir gerçek ve aksini iddia eden kimse de kusura bakmasın hiç hak veremem.

     Kutuplaşma demiştik ya; seçimlerde işler değişti ve ne olduysa asla yan yana gelmez dediklerimiz hunharca destekler oldular birbirlerini. Saadet ve DSP bu konuda umarsız örnekler. İşin içerisinde var muhakkak ki bir idealler. Planlar ve gerçekleşmesi ön görülen beklentilere bağlı kurulan düşlerin yarattığı anlamsız haller ve manasız hayaller! Yine de her şeyin en temelinde önlenemez  pastadan bir dilim de koparma arzusu ve bunun baş tetikleyicisi bitmek bilmez, sonu gelmez bir koltuk sevdası. Şimdi önümüzde bir yol ayrımı daha var ve yolun kalanına nasıl devam edeceğimizi belirlemek için hiç koy vermeden tıpış tıpış gidip oy vereceğiz! 

    Kendi adıma kullanabileceğim  bir oyum var. Tek bir oy. Hepsine hükmedecek tek bir oy da değil bu tabi ki  maalesef! Fakat bu oy, her seçimde gidip üşenmeden kullandığım da bir oy. Arada işe yarar bazen ise pek de bir faydası görülmez. Yine de gidip kullanmam lazım.  Kimseyi desteklediği parti ve oluşum yüzünden kınayabilecek tıynette ve bu zihniyette biri değilim. Neye oy verirseniz verin ama en önemlisi bir şekilde gidip o oyunuzu verin. Oy vererek oyun bozulur mu? İşte bu konuda pek de emin değilim fakat hiç bir şey yapmadan farklı bir şeyler olacağını ümit etmek en büyük ümitsizliktir. Bunu da gayet iyi bilirim.

    Balkonlar şimdiden yıkanmış mıdır peki? yoksa balkonu salona dahil etme hususunda hazırlıklar var mıdır şu sıralar bunları ise pek bilmem. Ben sıradan bir vatandaşım. Ülke yönetiminde görevi olan kişilerin direkt hedef göstererek insanları etiketlemesi ve manipüle etme çabasıdır bence en acımasız olan. İttifaklarda omuz omuza olmakla iş bitmiyor. İçselleştirmek lazım hoş görüyü yüreklerde. Sokak röportajlarında görür olduk ki cüppeli biri oyunu Kemal Kılıçdaroğlu'na vereceğini söylerken diğer tarafta eşcinsel bir arkadaş Cumhur ittifakını desteklediğini belirtiyor. Her şey siyah ve beyaz değil. Kimse salt kötü ya da iyi de değil. Bu yaşanmışlıklar bir masal!

  Pandemi, ekonomik koşullar, deprem, yangın afet  derken seçimlere odaklanacak güç ve enerji bulabilmek şu sıralar gerçekten güç!  Etrafıma bir bakıyorum ve Adaylardan sıralanan yüzlerce seçim vaadi ve belirsizlikler üzerinde şekil almaya çalışan soru işaretleriyle dolu kaygılı bir gelecek ha(ya)li. Artık bir reset atmak lazım tüm olumsuzluklara ve yeni kapılar açmak lazım olasılıklara. Ne olur? Nasıl olur bilmem fakat tek ve en önemli temennimdir, kim kazanırsa kazansın; bu sefer kazanan biz olalım. Peki soruyorum; 'Bu da mı gol değil Hakim Bey?'


twitter.com/atakandinc

    

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Derbi Günü

Büklüm Büklüm

Kazayla