Kayıtlar

Tabu

Resim
      Bir görüş varsa hemen karşısında bir başka görüş, bir hareket varsa hemen karşısında başka bir bereket vardır. Bir tez var ise muhakkak bir antitez olması gibi bir durum bu. Birde genel olarak herkesin üzerinde hemfikir olduğu bazı davranış şekilleri ve inanış biçimleri bulunur. Genel bir düşünce yapısı karşısında kişi acizdir, muhtaçtır, fazla artistlik yapmamalıdır. Toplum dışına itilir, ötekileştirilmesinin yanı sıra huysuz ve kendi haline bırakılması gereken bir deli olarak nitelendirilir.     Özellikle din olgusuna bağlı olarak hayatımızın içerisinde yer bulmuş  çeşitli ritüeller ile ilgili kırımızı çizgi haline getirilip kutsallaştırılan pek çok durum ve buna bağlanan nokta mevcut. Sporda çok geniş kitleleri etkileyip kendi içerisinde çeşitli tabular yarabilen bir örnek. Alex çoğu Fenerbahçe'li için kutsaldır mesela bir şey diyemezsin. Galatasaraylı bir grubun yanında Gheorghe Haci ye bir laf edin hele de bir bakalım!       Hayatta kurallar olmasa belirli bir düzen elbe

Hayaletlenme (Öykü)

Resim
         Görsel; (Salvador Dalí, Hayalet Fayton, 1933)     BÖLÜM 1    'SAKİN OLMAM LAZIM!'   Hayaletlere inanır mısınız? İnanın ben inanmam! Fakat görece sevdiğim, ortalı yaşların tam  ortasında, azıcık kel ve baya zayıf (karakterini kastetmiyorum!)  lise yıllarından arkadaşım, kadim dostum Rıza bir zamanlar hayalet gördüğünü iddia etti. Tam dostluğumuzu idame yerine idam  edecekken celallenmemem gerektiğini ve aramızda kalmak şartıyla başından geçenleri anlatacağını söyledi. Dedim anlat. Derdini söylemeyen dert sahibi olamaz!   Rıza; ev arkadaşları üniversiteyi bitirip memlekete döndükleri dönem dönecek bir evi olmamasının da etkisiyle ve öğrencilik kafasından bir türlü çıkamadığı için Eskişehir Anadolu Üniversitesinde tezsiz bir  yüksek lisans programına kaydolmuş.  Dersler genelde gece vakti gerçekleştiğinden ve gündüzleri arkadaşsızlık ve yalnızlık içerisinde göğsüne dolan inanılmaz boşluğu, cehennem gibi sıcak ve yapış yapış Eskişehir neminde uyuyarak doldurmaya çalıştığın

Doktorun Adı Yok ve Okumuş Kitlelerin Değersizleştirilmesi

Resim
            2019'un son günleri. Mutsuz bir sonbahar atmosferi. Yer Çerkezköy. Dünün aynısı bir günü daha bitirmiş olmanın hüznü ile servisten iniyorum. Hava ayaz mı ayaz, ellerim ceplerimde! Organize Sanayinin dumanı, pusu ve berbat havası içerisinde nefes almaya çalışarak evime doğru ilerliyorum. O sırada arkadaşımdan mesaj geliyor. Bir salgın ile ilgili. Bu mesaj düşüp bayılan insanlar, Çin'de yaşanan kaos ve kitleleri belirsizliğe hızlıca sürükleyecek bir virüs ile ilgili aslında. Adı Covid-19 muş. Zaten Çerkezköy yapı olarak Albert Camus'un Veba kitabının geçtiği Oran şehrinin orantısız ve  denizsiz hali! Haliyle bu durumdan iyice huylanıyorum.      Birbirinin ardı günler geçerken ve 2020 bize girmeden, pardon biz ona girmeden çok kısa bir süre sonra olumsuz haberler olabildiğince duyuluyor. Virüsün hızlıca yayıldığı, kitlelerin büyük tehdit altında olduğu ve olayın global boyutta bir sağlık krizine yol açacağına dair haberler bunlar. Şüphesiz ki Türk genine güvenen ba

Savaşma!

Resim
      İnsanların öldüğü hiç bir dava haklı değildir! Bu replik 2003 yılında Tekirdağ Belediye Kültür Merkezinde ağzım açık izlediğim şahane Piyanist filminden ve şu sıralar maalesef ki yeniden instagram, twitter vb. mecralar da  sık sık karşılaşmaya başladığımız bir içeriğe dönüştü çünkü evet yıl olmuş 2022 ve hala savaş çıkıyor! 80'lerin havalı bilimkurgularıyla büyümüş bir nesil olarak 2000'lerden beklentimiz savaş değil uçan arabalardı aslında. Yani en azından benim için! Edwin Starr'ın dediği gibi. 'Savaş ne işe yarar? Kesinlikle hiçbir işe.'     Keşke bildiğimiz tek Putin, genel olarak şarkı biçiminde aşina olduğumuz Grigori Rasputin olarak kalsaydı aklımızda. Rusya Devlet Başkanı Putin ise kitleleri kendi aracı olarak gören ve hedefe giden yolda her şey mubahtır bakış açısında olan geri kafalı diğer  bazı devlet adamları gibi. Maalesef ki şu sıralar da büyük bir yanılgı içerisinde. Sen kitleler için varsın; kitleler senin için değil. Şu kör zihniyet bitsin art

22.02.2022

Resim
           İşte beklenen gün geldi bugün takvimde rakamların birbiri ardına denk düştüğü tarihlerden bir başkasındayız! 22.02.2022. Bugün ne nikahlar yapılacak, ne çocuklar doğurulacak, ne umutlara bel bağlanacak vs vs. neden? Çünkü bugün 22.02.2022. İnanılmaz değil mi? Bence değil! İnsanoğlu olarak hayatta bizi umutlandıracak gelişmelerin peşinden koşup dururuz. Bir neden arayışı ışığında varoluşumuzu sürdürmenin bitmek tükenmeyen sebeplerini kovalamak ana görevimiz gibi.    Bu kovalamaca içerisinde pazar gecesi tam da pazartesi sendromuna doğru kucak açmaya çalışırken; 23:20 sularında henüz yatağıma tam da yeni uzanmışken yerden gelen şiddetli bir gürültü ile sarsıldım. Sendromlar, kaygılar bir sürü endişe. Deprem olurken gelecek kaygısı biter. Şu an bitse de kurtulsak diyebildik sadece. Ne haftanın işleri, ne gönül işleri ne de başka bir şey kaldı elimizde az önce değerini bilmediğimiz o an vardı artık tek!     Yaşanan bu durum hayatta kalma iç güdüsüyse sanki bir deprem gibi sürekl

Vakitsiz Öten Serçe

Resim
      Son dönem polemiklerine eklemlenen yeni bir gereksiz konu ile karşı karşıyayız. Adem ile Havva cahil miydi yoksa dünyanın rengine mi kandı? Samimi söylemem gerekirse Sezen Aksu'nun bugüne kadar bana hitap eden bir tarzı olmadı. İlk dönem eserleri belki bir nebze olabilir fakat son yıllarda Burak Kut'un söylediği Komple; Tarkan'ın yorumladığı Cuppa gibi gerçekten gereksiz ve sadece yazın sayfiye yerlerinde alt fonda orda burda laf olsun diye çalabilecek, gürültülü bir müziğin önde olduğu şarkılar yazmasıyla da kendisine olan mesafem zaman içerisinde artış gösterdi fakat samimi olalım kendisi ülkemizin yetiştirdiği değerli sanatçılardan ve Minik Serçe lakabıyla ikonlaşmış bir star.       Yani evet kadın müzik olarak sana ya da bana hitap etmiyor olabilir fakat yine de bulunduğu konum itibariyle kendisine saygı duyulması gerektiğine kalpten ve samimiyetle inanıyorum. Adını markalaştırarak seri üretime geçen (pek çok sanat insanı gibi) bu ismin yıllar önce laf olsun torba

Kur Yapma

Resim
  (Fotoda ki adam Sinan Engin'e benziyor!)       Ülke olarak ekonomik ilgimizin zirve yaptığı acaip dönemlerden geçiyoruz. Ben okudum bu ekonomiyi okulda hiç de eğlenceli bir şey değildi bence. Hazır önümüz yeni yıl iken ve son zamanlarda gittikçe esprisini kaybeden Milli Piyango çekilişinin yerini kurlar aldı. Döviz, altın ve ülke parası arasında gidip gelen ve hepsiyle dönem dönem kur yapmaya başlayan; hangi adamı ya da kadını seçeceğini bilemeyen  kendini şaşırmış  yerli dizi başrolüne döndük.       Eskiden üç çeyrek bilet mi yoksa bir tam bilet mi geyikleri dönerdi bu zamanlar. Tam bilet alanın havası bir başkaydı çıkarsa hepsi bana çıkacak diye; çeyrek bilet alan da havan kime yabancı edasıyla elinde üç adet bilet olduğu için kendisini bir adım daha önde ve acaip şanslı görürdü daima. Günümüzde geldiğimiz noktada ise aynı durum ve benzeri altıncılar ve dövizciler arasında yaşanıyor.  Son dönemde tatsız bir sukunet olduğu doğrudur! Bu tarz durumlar içerisinde günümüzde değişik

Akif'in Sabah Kahvesi (Öykü)

Resim
  Taceddin Dergahında geçen iki uzun gün. Kağıt yoksa da etrafımdaki duvarlar bana kağıtlık etti. Durmadım, düşündüm ve hislerimin kalbimden çıkarak satırlarla akmasına müsemma gösterdim o kağıttan duvarlara. Anadolu yorgundu fakat milli mücadele ruhumuzu ve aklımızı sarmışken, yüz binlerce vatan evladının acısı henüz dinmese de şimdi durmak olmazdı. Bir bayrağın altında o bayrak için birer fidandık hepimiz ülkeyi yeşertmeyi bekleyen. Bu duygularla yazdım İstiklal Marşını. Hamdullah Suphi ye teslim ettim.   Yedi şiirden biri milli marşımız olacaktı. Tarih 12 Mart 1921. Serin bir ilkbahar sabahına uyandım. Yarışma günü gelmişti. Henüz ilk kıtada etrafımdaki herkes gözyaşlarıyla alkışlamaya başlayınca diğer şiirleri duyamadık. Maddi olarak zor durumda da olsam verilen para ödülünü kabul etmem yakışı kalmazdı. Vakıflara verilmesini istedim. Çünkü İstiklal Marşı benim değil, Türk Milletinin şiiridir. Gözlerimi serin başka bir Mart sabahına açtığımda etrafımda olan bitene anlam veremedi

Kalp (Şiir)

Resim
  Bitmez çile hayat bir dertli yol. Sen bu sevdaya gel gönüllü ol. Bensiz bir gülsün hadi sol! Kalp bir kuşun kanat çırpması mı? Kimi zaman gözümdür kara. Kimi der senin bahtındır kara. Kimi ise denizdedir; yalnız bir kara. Kalp bir kuşun kanat çırpması mı? Sensizliği severdim seninleyken. Kimsesizin biriyim açtım sana yelken. Müridinim yoluna kalbimin içerisindeyken Kalp bir kuşun kanat çırpması mı? Çok bekledim ben seni. Aklımda var ettim hep seni. Hayal kırıklıklarımdan yok ettim seni. Kalp bir kuşun kanat çırpması mı? Vakit ne geç ne erkendir. Seni sormam adettendir. Varlığın yalnızlığım için bir panzehir. Kalp bir kuşun kanat çırpması mı? Dünya döner zaman geçer. Sevdiklerin tek tek meçhule göçer. Bilesin bu fani dünyadır gelip geçer. Kalp bir kuşun kanat çırpması mı? Gözlerini yumduğunda rüya biter. Hakikat dediğindir ateşten bir çember. Yunus dediğin buna kıyam eder. Kalp bir kuşun kanat çırpması mı?

Bu Sabahların Bir Anlamı Olmalı mı?

Resim
                                                                2007 yılı bir sonbahar günü ve henüz güneş görmemiş pazar sabahı. Hiç sıkıntısı ile bilgisayarımı kasadan gelen yoğun ve gürültülü fan sesi eşliğinde açıyorum. Ekran önümde beliriyor. Tedirgin bir şekilde internet bağlantı bildirimini bekliyorum. Bağlantı yapıldı diyor ekranda ve tam da sağ alt köşede. Hemen msnyi açıyorum. Bir de bakıyorum ki orada duruyor. Şu an Vega dan 'Bu Sabahların Bir Anlamı Olmalı' şarkısını dinliyor. Hatırlarsanız bir ara msn de ne dinliyorum özelliği vardı. Bazıları avseq01.dat dinlerdi! Sohbet sekmesini hızlıca açıyorum ve yazıyorum; 'Bence de bu sabahların bir anlamı olmalı.'      Ortaokul da ikili öğretim zamanları sabahçı olduğum karanlık çağlar hariç tatil günlerinde erken kalkmak gibi bir nedenim pek olmadı. Üniversite ve Yüksek Lisans'ı da hep ikinci öğretimde götürdüm. Edirne'de okurken sürpriz yapma amaçlı 13:30 civarı bana gelen arkadaşımın kapıda kaldığı ve bir