Kayıtlar

Zeka Türlüleri

Resim
      Televizyonda ki şeker şurup haberlere hastayım. Ülke hastalıktan, afetten ekonomik sıkıntılardan kırılıp geçse bile televizyonda hep bir rahmetli flash tv havası. Düzgün yayıncılık  ve haber yapan kanallar bir parmağın elini geçmiyor ekranlarda! Bunalmış ve baymış halde televizyonu açıyoruz. İyi bir haber görürüm. Biraz avuntu olur gibisinden. Şeker şurup haberciliğin amacı da belki bu.     Vaka sayıları düşer.  Kısıtlamalar hafifler. Biraz nefes alma şansımız olur belki diye bakıyor insan. Haber şu; 4 aile birleştiler. Katamaran aldılar! İyi de bana ne. Hadi bu hafta sonu Atakan'ı da alalım. İşten eve evden işe baya bir baydı çocuk, yazıktır. Kulak memeleri sertleşti sıkıntıdan diye halime acıyıp beni mi gezdirecekler!     Bu gün de yeni bir haber peydah oldu ortamlarda. Ekşi sözlükte gördüm ve hadi üzerine biraz karalayayım dedim. Tc Kimlik no ezberlenişine göre zeka türlerini yayınlamış Havuz Tv.  Ben bir düşündüm hemen. Gerçi d...

14 Şubat 2007 Bir Sevgililer Günü Mektubu

Resim
(Duvara Karşı, Yön; Fatih Akın, Yıl; 2004)      Soğuk bir sabahtı ama insanın içindeki heyecan ve sevdiği insanı düşündüğünde anında artan iç ısıları toplamının yanında direnci düşük kalacak bir soğukluktu bu. Mezun olarak daha kötü bir üniversite kazanmak için bir yıl daha sınava hazırlanmaya karar verdiğim karanlık yıllardan bir senenin ikinci yarısıydı aslında.     O zaman belirli başlı eski ve kuruntulu kafamda yapmam gerektiğini düşündüğüm şeylerden biriydi ona bir mektup hazırlamak. Bazen çok açık olmamak gerekiyor. Çok açık olursanız artık gizemli bir noktanız kalmıyor ve sıradanlaşıyorsunuz. Sizinle birlikte karşınızda ki insan ile olan ilişkiniz de sıradanlaşıyor. Fakat yapamıyorum işte bu benim lanetim gibi bir şey ve yine yapamadım! 14 Şubat 2007 de ona bir sevgililer günü mektubu yazmaya karar verdim.  Hayır o diye bahsettiğim kişi Stephen King in romanında ki palyaço Pennywise değil!     Afili bir kağıt, sağlam bir zarf ve güzel bir a...

Hoş mu Geldin 2021?

Resim
                                                                        Yılbaşını evde hep 3 Silahşörlerle birlikte geçirdim.  Pijama, terlik, televizyon. Geçen sene ailem ve ben dedik ki bu sene geçen yıllara nazaran bir değişiklik olsun. Nereden bilecektik ki yılın geri kalanı baya bir değişik olacak aslında! Termal bir otelde yatılı bir yılbaşı eğlencesi ayarladık. Yeni yıla girilecek gün işyerinde önüme yığılan dosyalar karşısında yılmadım ve öğlen izin aldım!     Otele giriş yaptık. Sabah soğuk ve karanlık içerisinde başlayan gün öğleden sonra termal havuzun sıcak ve akabinde diğer kısmında bulunan serin sularında devam edince biraz keyfim yerine geldi niye ayıpsa söylemesi. Akşam yılbaşı yemeğinde ise aklıma bir düşünce düştü. Belki de malum oldu bazı şeyler malumunuz akıllıya malum ...

Araftakiler (Öykü)

Resim
  ARAFTAKİLER                         Güzel bir bahar günüydü. Kuşlar neşeyle etrafta uçuşuyor, ağaçları süsleyen polenler endişeli bir şekilde oradan oraya koşuşturuyorlardı. Sessiz ve huzurlu bir şekilde etrafı seyreden ölüler bir minibüs ve cenaze aracının sesiyle irkildiler. Yol üzerinde biten ve yaşam mücadelesi vermeye çalışan otları umursamadan ezip geçen bu araçlar ölülerin arasına yeni bir arkadaş katıldığının göstergeleriydi aslında.    Fikri Gültekin; 67 yaşında hayatın ona verdiği sürenin sonuna gelmiş ve ebediyete uzanan boşluğu doldurup son adresi ve durağı olan tahtalıköyün en afili yerinde bulunan yeni evine doğru ona karşı olan son görevini yerine getirmek isteyen akrabalarının arasında sonsuz ve hiçte çılgın olmayan bir yolculuğa uğurlanmak üzereydi. Bu uğurlamayı hak etmişti. Yıllarca ölmek için yaşayan her insan bunu hak eder aslında.  ...

Tenet ve Sinemalara Dönüs (Spoilersız)

Resim
                                                                         Sinemalar açılacak mı? Tekrar eskisi gibi film izleme deneyimi olabilecek mı? Tenet vizyona girecek mi? Nolan da bizi görecek mi?  Sonunda beklenen an geldi çattı!                                                                                                 Sinemanın televizyondan farkı ne ki diyerek dört yaşında sinemada ilk izlediğim filmin Jurrasic Park olmasi vesilesiyle büyülenen ve sinema meraklısı olup çıkan bünyem o günden  bu yana sinema, vhs, tv, vcd, dvd ve akabi...

Nerede O Eski Bayram Şekerleri?

Resim
                                                Elimde telefon; bazılarınca pandomim sanılan pandemi etkisiyle etkisizleşen bir bayram günü;  balkon camından dışarıda süzülen güvercinler ve içeri süzülen gün ışığı arasında düşünceler içerisinde kendimle geçinip gidiyorum. Herkesin bayramını gönülden kutlamayı da ihmal etmiyorum. Eskinin o kadar da iyi olmadığına, o günlere dönüş sancıları içerisinde arzulanan anların nostaljiyle tutkalla nan basit anılardan oluştuğu düşüncesi bazen kafamı kurcalıyor. Eski her zaman iyi değil farkındayım. Mesela gözden düşen biri eski günlerin hatırına hoş görülebilir mi? Sanmıyorum. En son başıma geldi de. G özümden öyle bir düştü ki, ardından dönüp bakmadım bile. Çünkü yükseklik korkum var!  Her şeyi de nostalji ve geçmişe özleme bağlamamalı. Çocukluğum bayram günleri aklımda bir yerde hep. Donuna k...

Aidiyet

Resim
  Maskeli Süvari gibi gezindiğimiz ve maskenin yüzümüzdeki coğrafi konumundan dolayı doğuştan Beşiktaş fanatiği sanılmaya yakın olunan günler. Gecikmeli de olsa Dostoyevski'nin Suç ve Cezası'nı okuyorum. Bitirmek üzereyim ve belki düşüncelerimin arşa çıktığı şu günlerde kendimi biraz da bu kitap dolayısıyla Raskolnikov gibi hissediyorum. Sokaklarda umarsızca dolaşıyorum, bir şeyler atıştırıyorum, izliyorum ve sonu yatağımın üstünde düşünce ve sayıklamalarla uyuya kalmak şeklinde bitiyor. Düşüyorum da o halde varsın! Kendini bir yere, bir işe ve bir insana ait hissetmemek düşünceler içerisinde kaybolmaya neden oluyor adeta. Şu dönemde kendimi bir noktaya konumlandıramıyorum. Düşünmek, beklemek ve hayatın bazı gereksiz gerçekleriyle oyalandığımı kendime itiraf etmek dışında pek bir mesaim yok.   Eğer bir gün susarsam, bu artık söylenecek hiçbir şey kalmadığı içindir; her şey söylenmemiş, hiçbir şey söylenmemiş olsa bile. demiş ya Samuel Beckett usta. Tam o kafada...

A Sosyal Medya

Resim
Merhaba; Hayat yaşamaya değer anlar ve bu anları beklemekle geçen sıkıcı süreçlerden meydana gelen bir kolajdır. Bazen inanmak istediğin şeylere kendini inandırmak ve inandıklarının inanmadıkların  olması burukluğu. 2000'li yıllarda uçan araba yapılmasını beklerken motosiklete kabı sarıp aha bu da araba diyerek önünüze konması gibi. Senin onu ararken; Onu unutmadığımı, önemsediğimi anlasın diye düşünmen. Onun ise aradığını gördüğünde; Of bu niye arıyor şimdi diye hayıflanması gibi bir şey işte. Ben de böyle olsun istemezdim ama böyle oldu! Sosyal medya rahat iletişim  ve erişim parolasıyla msn döneminde başladığından beri gün geçtikçe bir ego tatmin aracına dönüştü. Herkesin kendini fenomen sandığı bir araç bu! Gitgide gerçek çevreden ve ilişkilerden koparmaya başlayan ve bunları adeta sanal karşısında önemsizleştiren bir virüs gibi. Birilerine hayran olmaya hayranız ama genellikle kendimize! Büyük bir hevesle kurduğumuz msn'lerden bolca titreşim atarak ve karşı t...