Mübarek

Yine yeni  bir Ramazan arifesi. Nerede o eski Ramazanlar? Yaza gelen yazlıkçı Ramazanlar. Kışın orucun uykuya tutturulduğu x1.5 hızla geçen Ramazanlar. Bu ay içmeyi bırakıp bana yakışmaz diyen Ramazanlar. Çoğumuzun çocukluğunda yaşadığı anılar ve o ramazan günleri bir başka tabi.  Sanki eski halimizden eser kalmış, geçmiş geçmişte kalmamış gibi hep aramaktan sıkılmadığımız o eskinin, bize yaşattığı hissiyatın ve tadın peşindeyiz aslında. Beki umudumuzun yaşlanmadığı o günlere  biraz da özlemimiz.                     

Çocuk orucu diye kandırılıp öğlen yemeği ile orucun sonlandığı, oruç tuan diğer arkadaşlardan geri kalmamak için çoğu zaman oruç tutulan; tutulan orucun da havasının bir güzel atıldığı o eski günler. Davulcunun farklı bir yorum katmak istemesi sebebi ile gecenin bir yarısı Trakya Oyun havası ile uyandırılıp cin düğünü olmadığı anlaşılınca başlayan sıcak sahur kahvaltıları. Ekseriyetle televizyonda hoca eşliğinde sahuru bekleyen insanlarla yapılan Çeyrek kokoreç yersek orucumuz bozulur mu? gibi soruların sorulduğu dini sohbetli bir tv programı. Dünya kadar rızık yedikten sonra üstüne bir sürahi su çekip duba gibi bir tarafa yuvarlanıp kalkmak için alarm çalana kadar 72 kere gidilen tuvalette ufak çaplı bir sebile dönüştüğümüz uzun ve görece güzel geceler.

 Her akşam eğer okul bittiyse (sabahçı öğlenci sisteminde iftardan sonra bir ders daha yapan çocuklardık) iftardan önce arkası yarın şeklinde yayınlanan Çağrı filminden 15 dakika kesitler izleyerek hevesle iftar vaktinin beklediğimiz o anlar. Hep örümcelerin Hz. Muhammedi korumak için mağra kapısını ördükleri sahne aklıma gelir. Keşke beklenmedik bir misafir gelince örümceler benim kapımı da örse! Atakan burada olamaz. Her yer ağ pislik içinde deyip bakmadan direkt geri dönseler!                      

Pide kuyruğunda beklemekle geçen kayıp gençlik günleri. Millet sucuk kaşar döşettiği pideleri kokular icerisinde fırından çıkartıp alırken sakız gibi uzayan kuyruk kenarında fakir bir hissiyatla  pinekleme. Sonunda o an. İftar çadırı, bir yemek masası ya da orucun açılacağı her neresiyse.Belki maden, belki çardak. Eğer hazırsa orucu açmak için bir bardak. Ne fark eder ki?

Oruç tutan ya da tutmayan herkesin masa başına doluşup topun patlamasını beklerken yaşanan o birlik beraberlik hissi. Hatıtlamamız, unutmamamız gereken bir hissiyat. Ülkece.  Ne olursa olsun birbirimize çok ihtiyacımız var. Ülkemiz bir evse masamız aynı. Aynı masada oturan biri çok ötelerde değildir aslında. Görüp el uzatalım birbirimize. Gün olur birilerinin de bize uzatacağı ele ihtiyacımız olur.

İyi gelsin Ramazan hepimize. Mübarek!

ATAKAN DİNÇ X TE TAKİP ET 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kurbanlık

Erkeklik