14 Şubat 2007 Bir Sevgililer Günü Mektubu


(Duvara Karşı, Yön; Fatih Akın, Yıl; 2004)


    Soğuk bir sabahtı ama insanın içindeki heyecan ve sevdiği insanı düşündüğünde anında artan iç ısıları toplamının yanında direnci düşük kalacak bir soğukluktu bu. Mezun olarak daha kötü bir üniversite kazanmak için bir yıl daha sınava hazırlanmaya karar verdiğim karanlık yıllardan bir senenin ikinci yarısıydı aslında.

    O zaman belirli başlı eski ve kuruntulu kafamda yapmam gerektiğini düşündüğüm şeylerden biriydi ona bir mektup hazırlamak. Bazen çok açık olmamak gerekiyor. Çok açık olursanız artık gizemli bir noktanız kalmıyor ve sıradanlaşıyorsunuz. Sizinle birlikte karşınızda ki insan ile olan ilişkiniz de sıradanlaşıyor. Fakat yapamıyorum işte bu benim lanetim gibi bir şey ve yine yapamadım! 14 Şubat 2007 de ona bir sevgililer günü mektubu yazmaya karar verdim.  Hayır o diye bahsettiğim kişi Stephen King in romanında ki palyaço Pennywise değil!

    Afili bir kağıt, sağlam bir zarf ve güzel bir akrostiş şiir yazdım.
    
    İÇİNDE İLETİ BULUNAN ŞİİR

    Sanki hava bir sonbahar yağmuruyla kaplı kalbim gibi nemli.
    En çaresiz hissettiği anlarda bile seninle avunuyor bu deli.
    Narinimsin, narinim. Kıymetin benim içimde derinde gizli.
    İnce bir ipteki cambaz gibi adımlarım tehlikeli.

    Sevmiyorum, ne yapayım sensizliği? İçimde çok derinde bir sen gizli.
    Er ya da geç diyorum kader bizim saf sevgimize gülümsemeli.
    Vadetmek de bir yere kadar bu çocuk da biraz sevinmeli.
    İletebilince sana bir şeyleri inan ki mutlu hissediyorum kendimi.
    Yalnız bırakmamalısın artık beni. Sen de ben de hak ettik güzel günleri.
    Oradasın bıraktığım yerde diyorsan sen şunu bilmelisin ki
    Rahat yok ikimize de ömür boyu hayatı paylaşmadan,
    Umursamazlıktan gelmemelisin dinle artık kalbini.
    Mahrum bırakma beni gerçeklerden sen de mahrum kalma sevgili!

    Mektup yazıldı. Üstüne parfüm sıkıldı. Paketlendi. Sabah olunca dershane de arkadaşım  Serhat'a benimle gelmesini söyledim. Mektubu yazdım okulunda teneffüste ona vereceğim dedim. Parfüm bile sıktım oğlum dedim. Baya bildiğin prodüksiyon yani. Serhat zarfı aldı. 
 Üstünden bir koklamaya çalıştı. Uhh! diye bir tepki verdi. Yavaş lan dedim sümküreceksin!

   Saat geldi. Oldukça düşük bütçeli olduğumuz için kızın okulunun bulunduğu Değirmenaltı kısmına gitmek için orada bulunan alışveriş merkezinin  müşteri servislerini kullandık. Alışkanlıktır bazen sahilde gezerken çişimiz falan gelince kaliteli bir yere işemek için de atlayıp servise oraya gidiyorduk mesela!

    Neyse servisten indik. Mektup elimde. Heyecanlıyım. Tepkisi ne olacak. Onu görebilecek miyim? Ne diyecek vs. Okulun önünde voltalamaya başladık. Bir iki döndük. Ortamı ve pencereleri keserek gidiyoruz. -Boş musunuz? diye bir bağırış duyduk. Bir döndük. Fırlama kızın biri  bize laf atıyor! Arkadaşım Serhat durur mu? 
-Boşuz tabi. Sen in bakayım bir aşağıya. Uhhh! Derken ben tuttum kolundan. Dur ulan dedim. Biz sapık gibi göze çarpmayalım diye uğraşıyoruz. Sen ne yapıyorusun?

    Serhat'ı belki orada durdurmasaydım şu an başkasıyla evliydi! Kısmetini mi kapadım kızın  acaba? Gerçi evlendi barklandı. Çoluğa çocuğa karıştı adam. Pandemi olmasa ufaklığın ç*künü bile kestirirdi geçen yaz. Neyse önümüzde ki yaza istikamet artık. 

    O anda zil sesiyle öğrenciler dışarıya çıkmaya başladı. Bir baktım o! Merdivenlerden birer ikişer atlayarak geliyor. Hey dedim. Merhaba! Beni gördü. Şaşkınlıklı ve gülümsemeli bir ifadeyle yaklaştı yanıma. Sana bir hediyem var dedim. Hediye kabul edemem dedi. Maddi değil ama dedim. Senin için yazdım. Manevi ve kalbimden gelen bir hediye bu. Sevgili değiliz belki ama sevgililer günü sevgililerin değil, sevilmeyi hak edenlerin günüdür bence.

    Heyecandan titreyen elleriyle mektubu aldı. Bembeyaz yanakları al al  oldu. Çok mutlu oldum o gün. Belki her şey için yeni ve güzel bir başlangıçtı. Yeni bir yoldu ikimiz için. Sonra sadece bir kere görüştük. Erkek arkadaşı ekmiş. Ben de denk geldi ne yapıyorsun diye yazınca buluştuk. Mektubumu hala sakladığını söyledi. Mutlu etti beni. Arada görüşürüz böyle dedi. Sonra kayboldu ortadan ve bir daha hiç görmedim onu. Bir kopyası hala bendedir o mektubun. Artık bir anlamı kalmamış olsa da önemliydi işte bir zamanlar. Yine bir 14 Şubat arefesi dedim ki bu anılar bende kalmasın. Yazayım ve kelimelere dökülsün. Klavyemin başına oturdum ve başladım yazmaya. 

    Soğuk bir sabahtı ama insanın içindeki heyecan ve sevdiği insanı düşündüğünde anında artan iç ısıları toplamının yanında direnci düşük kalacak bir soğukluk bu. Mezun olarak daha kötü bir üniversite kazanmak için bir yıl daha sınava hazırlanmaya karar verdiğim karanlık yıllardan bir senenin ikinci yarısıydı aslında.

 



     

    

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İşine Gelirse

Gladyatör 2 Kritik

2024'ün Ölümü