Nerede O Eski Bayram Şekerleri?

                                               



Elimde telefon; bazılarınca pandomim sanılan pandemi etkisiyle etkisizleşen bir bayram günü;  balkon camından dışarıda süzülen güvercinler ve içeri süzülen gün ışığı arasında düşünceler içerisinde kendimle geçinip gidiyorum. Herkesin bayramını gönülden kutlamayı da ihmal etmiyorum. Eskinin o kadar da iyi olmadığına, o günlere dönüş sancıları içerisinde arzulanan anların nostaljiyle tutkalla nan basit anılardan oluştuğu düşüncesi bazen kafamı kurcalıyor. Eski her zaman iyi değil farkındayım. Mesela gözden düşen biri eski günlerin hatırına hoş görülebilir mi? Sanmıyorum. En son başıma geldi de. Gözümden öyle bir düştü ki, ardından dönüp bakmadım bile. Çünkü yükseklik korkum var! Her şeyi de nostalji ve geçmişe özleme bağlamamalı.

Çocukluğum bayram günleri aklımda bir yerde hep. Donuna kadar yepisyeni ve en afilisinden cilalı bayramlıkların alev alev göz aldığı günler. Akrabaların el öptürüp para verir gibi yaptığı ama aslında şeker verdiği bir nevi şeker mi şaka mı? taşkınlıkları. Yaşına göre, muhtemelen ihtiyarların hatırına bayramdan bayrama görüşülen uzak ara akrabaların; okul ne zaman bitiyor? işe girmeyecek misin? evlenmeyecek misin? gibi sorularını poker face geçiştirmeye çalışırken bir anda tutulmaya başlanan kolonyadan yayınlan kesik kokunun muhabbeti makas gibi kesip attığı o epik anlar ve ilk bayramında sülale ile tanış olmaya çalışan eniştenin delik çorabından çıkan ayak baş parmağını saklamaya çalıştığı bıçkın anılar!

Peçka da yapılan mis gibi Kodru Böreği ve en etlisinden zımba gibi bir kapama ve insanı şeker hastası edecek kadar çok tatlı. Baklavayla duş falan alınabilir direkt. Komşulardan kurban etleri yağmakta. Gönül zenginliği böyle bir şey oluyor heralde! Bir de kadınlar, kadınlarımız pek bir hamarat. Gerçek MasterChefler kendilerini mutfakta göstermeye çalışan; analar analarımızdır! Kurbanla duygusal bir bağ kurulmasa kapama bir tık daha lezzetli olabilir tabi. Küçükken yemekte  arkadaşını yiyen bir yamyam gibi hissetmiştim kendimi!    Neyse ki şimdi Lösev vekaleten hallediyor bu işleri de bu tarz travmalar yaşa(t)mıyoruz.

 Gelen giden arasında ya da gidilen yerde televizyonda denk getirip Beter Böcek, Gremlinler gibi dönemin fantastik filmlerini gündüz kuşağında 20. kez izleyeceğim diye yırtınıp televizyon manyağı sanıldığım, ki aslında öyle biri de değilim televizyon gerizekalısıydım aslında ben  o dönemler; yıllar yıllar... Gelen yaşıtlardan beğenilen falan varsa uzak akraba çocuğu mu? komşu çocuğumu? yoksa onun bunun çocuğu mu? diye baya bi süpheye düşülüp geriliyordu bünyede bir taraftan. Düğünlerde de böyledir gerçi. Bir de kapı kapı dolaşmak çok hoş. Bir üst sokağa bir alt mahalleye. Eskisi gibi yürüyerek gidiyorum hala her yere  bayramlaşmaya; bu bence çok keyifli bir şey  çünkü arabam yok!


Büyüklerin zorlamasıyla da olsa bir dönem bayramlar öyle ya da böyle şeker gibi geçip gidiyordu işte. Zamanla ihtiyarlar kaybolmaya başladı, konuyu benimseyemedik biz de pek. Eskiye özlem dedik. Nostalji işte, örf adet vs vs... Ben yine de kısıtlı bir çevrede klasik kutlamalarıma kendi imkanlarım dahilinde devam etsem de gençler ve kendim gibi özel sektör köleleri tatil kaçamağı gözüyle bakıyor bayramlara bugünlere. Yeni yetişen çocukların ise bu bakış açısından dolayı konuya pek bir dahili yok. İlerleyen yıllarda  anılar dışında kalmaz artık bu bayram adetleri. Biz de anlatırız zamanında yaşanan bu olayları torunlarımıza ve sorarız içten içe  kendimize; Nerede o eski bayram şekerleri?


İyi bayramlar herkese.

twitter.com/atakandinc
     
instagram.com/tembelsair


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İşine Gelirse

Gladyatör 2 Kritik

2024'ün Ölümü