Kayıtlar

Dünya Kupası

Resim
                                      (Çarli Dizi- 1999)      Kışın Dünya Kupası olur mu? Ligde form tutan takımların kupa dönüşü aynı performansları devam eder mi? Ronaldo ve Messi olası bir finalde karşı karşıya gelir mi? 2002 yazında üçüncü olmuş ve futbolu hayatın her alanında yaşayan Türkiye bu turnuvada nasıl ol(a)maz? Gianni Infantino kış ortasında böyle turnuva düzenlemeyi nereden öğrendi? Öyle ya da böyle Katar'da düzenlenen ve yarın iş yokmuşçasına gece yarılarına kadar seyredilen bu en yeni Dünya Kupası'nda  Brezilya'nın da elenmesiyle sürprizli bir final aşamasına geldik.     2002 yazında oynanan Dünya Kupası günleri dün gibi aklımda. Üzerinden tam 20 sene geçmiş. Yaz tatili için Malkara'ya gitmişim. 13 yaşında bir çocuğum o zamanlar. Günler mahalleden arkadaşlarla amaçsızca koşturup, şu an başka bir boyuta geçmiş olan dedemlerle cami senin, park benim takılmayla geçiyordu. Günler çok hızlı geçti gerçekten. Bir turnuva daha görecek şansımız varmış. Daha kaç

Kasımda Atkı Başkadır

Resim
  (Sweet November-2001)     İşimizi kış tutuğumuz fakat bahtımıza yaz çıkarsa da montları orda burada unuttuğumuz ya da onlarla kucağımızda hunharca boğuştuğumuz sonbahar günlerinden biri.  Aheste bir pazar günü bu. Çoğu sarı ve solgun renklerde yerlere dökülen etrafı kaplamış sonbahar habercisi yaprakları yararak civarımda göz göze geldiğim sokak hayvanlarıyla da selamlaşarak sevdiceğim, yavrucağımla buluşmaya gidiyorum. Kasımda Aşk Başkadır!       Havalar henüz tam anlamıyla soğumuş değil tabi. Benden bir tavsiye; ani hava değişimleri karşısında sevgilinizi hava yastığı olarak kullanabilirsiniz! Elini tutarsanız elinizin üşümüşlüğünü  onunla paylaşır ısınırsınız, kolunu boynunuza dolarsa artık atkıya ihtiyacınız da yok.  Boynuma dola(!) demeyen çok huysuz biriyseniz de bana el kol yapmasana diyerek kavga çıkarabilir, ilişkinizin ilk günlerde ki sakil heyecanını kollayabilirsiniz!   Bir yandan adımlarımı sıklaştırırken diğer yandan da artık sevgilimle olan ilişkimizi bir üst seviyeye

Cumhuriyet Bayram Demektir

Resim
      Saltanatın kalkmasından sonra artık egemenliğin kayıtsız şartsız millete devredilmesi gerektiğine inanan  liderimiz Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde 29 Ekim 1923'te ilan edilen bu yeni yönetim şeklinin adı Cumhuriyetti. Memleket meseleleri artık Millet(in) Meclisinden yönetilecekti. Ankara'da tam 101 top atışıyla duyuruldu bu durum ve  tüm ülkede coşkuyla karşılandı çünkü Cumhuriyet bayram demekti.  İmkansızlıklar içerisinde, her yanı kan emici düşmanlarla kuşatılmış, içimizde ki İrlandalılar'ın da desteğiyle enkaz haline getirilmiş, küllerinden  omuz omuza  savaşarak yoktan var edilen bu yeni ülkeye başka bir yönetim şekli de yakışmazdı zaten.     Genç bir ülke ve yeni bir yönetim biçimi. Sınıf ve cinsiyet farkını ortadan kaldıran, koskoca devleti tek bir kişinin paşa gönlüne bağlamaktan çıkarıp yönetimi çok seslilik esasıyla kademelendirip halkın iradesine sunan, hukukun üstün olduğu ve bu üstünlükle hak ve özgürlüklerimizin güvence altına alındığı modern bir yöne

Künkcesme Sokagında Kabus (Öykü)

Resim
                                            (Temsili; 2001 Yaz Tatili Malkara/ Sol üstten itibaren fotodakiler; Uğur, Burcu, Özge, Ben ve Freddy Abi)              BÖLÜM 1 /FİLM GİBİ/      Yaz tatili günlerimi Malkara'nın taşına bakarak geçirdiğim ergen ve erken gençlik dönemimin ilkbaharı. Annem ve babam çalıştığından ve bir kaç arkadaşım da orada bulunduğundan  yazın çoğunluğu Babaannemlerde; Künkçeşme mevkiinde geçiyor. Günler sıcak ve geneli televizyon karşısında, bazen bahçe içinde çapayla falan türlü atraksiyonlarla akıp gidiyor. Akşamları ise hava serinleyince çekirdek vs. alınıp civar parklara geçiliyor.      Parkta  oyun parkurunda biraz akrobasi, hunharca yenilen kara duman ve yatsı namazı dedemin yanına takılarak eve dönüş.  Televizyon kuşağında yine beni bekleyen esaslı b filmler ve keyifle takip ettiğim korku filmleri. Küçük bir çocukken sinemada izlediği ilk film Jurrassic Park, okuduğu gazete Korku Gazetesi, seyrettiği dizi Goosebumps olan adamım ben doğamda bu var za

17 Ağustos 1999 Sarsıldıgımız O Gece

Resim
                                                                  Sıcağın tavan yaptığı bir yaz akşamı. O gece her zaman olduğu gibi görece geç bir vakitte yatağıma uzanıyorum. Bir hafta sonra doğum günüm var. Henüz 10 yaşlarındayım. Çekilmez sıcağa rağmen; yazı, güneşi, yüzmeyi, gezmeyi vs. çok seviyorum. Yaz demek kendini şımartmak demek. Küçük bir çocuksanız her şey daha da bir güzel geliyor zaten.  Hayatın karanlık yüzünden çok uzakta kalıyor insan. Dalmış olduğum uykumdan babamın oda kapısını hızlıca açmasıyla uyanıyorum. Kalk çabuk diyor!     Yatağımdan şaşkınlıkla koridora fırlıyorum. Koşarak evden çıkmaya çalışıyoruz. Her gün onlarca kez volta attığımız koridor o an bitmiyor sanki. Ev salıncak gibi sallanıyor. Duvarlar bir sağdan bir soldan üzerimize doğru gelip gidiyor. Ben ne olduğunu anlayıp anlamlandıramıyorum. Daha önce böyle bir şey hiç yaşamamışım. Yok bende. Hızlıca kapıdan çıkıp evin ilk katta bulunmasının da avantajıyla kendimizi giriş merdivenlerden sokağa atıyoruz.

Dünyayı Kurtaran Adam Öldü

Resim
  (Dünyayı Kurtaran Adam-1982/ Yön: Çetin İnanç)      28 Haziran sabahı çocukluğumdan bir parçanın daha kopup gittiği haberini aldım üzülerek. Önce gerçek olmamasını umarak hızlıca diğer haber sitelerini dolaştım. Ekşi sözlük ve twitter'da söylentiler... Sonra resmi haber sitelerinden bir bir gönderiler düşmeye başladı önüme. Doktor, baba, sanatçı... Cüneyt Arkın namı değer Dünyayı Kurtaran Adam maalesef 84 yaşında hayatını kaybetmişti.      Jön olarak oynadığı rollerde de gayet beğendiğim bir aktördü rahmeti. Türk Sineması ve Yeşilçam'ın adıyla sanıyla gerçek anlamda ilk ve tek aksiyon yıldızı, yüzü,markası olması ise bende ki yerinin apayrı bir noktada konumlanmasına neden oldu. Azılı bir b film fanatiği olarak Çetin İnanç'la giriştiği fantastik aksiyon denemeleri ve bazı Hollywood replikalarını kuzenlerle özel olarak yaptığımız film izleme partilerinde keyif alarak seyrettik.     Ninjaların İstanbul'u istila ettiği Ölüm Savaşçısı (1984), Köpekbalığı ile dövüştüğü den

Jurassic Park Serisi ve Sinema Aşkı!

Resim
                                                    1993 yılı. Sıcak bir sonbahar günü. Ankara dan halam ve kuzenlerim gelmiş. Ben daha o zamanlar kısa şortla ortalıkta dolanan bir bebeyim tabi. Benden yaşça büyük olan kuzenlerim dinazorlu bir filmden bahsediyorlar. Ortalığı kasıp kavuran bir filmmiş bu. Methini çok duymuşlar. Baya da bir merak ediyorlarmış.   Belki burada da oynuyor olabilir dediler. İhtimaller zayıftı. Evet bu film Ankara da oynayabilir fakat küçücük bir taşra kasabası olan Malkara da da oynuyor olabilir mi ya da televizyonda neden izleyemiyoruz?       Ben tabi sinema olgusuna doğal olarak uzağım o zamanlar. Televizyon tamam ama bir şeyler izlemek için para verip, bilet alıp o filmin gösterimine gitme noktası yok bende. Film oynuyor mu yoksa ofsaytta mıyız sorusuna cevap bulmak üzere rahmetli Şevket dedemin aldığı günlük gazeteyi açıp vizyonda ki filmler kısmından afişi bulduk. Alttaki seans bilgilerine hızlıca baktılar ve evet o film şu an yerinde yeller esen Beledi