Kayıtlar

blog etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Koltuk Belası

Resim
    (1990- Yön. Kartal Tibet) Genciz. Bir koltuk arıyoruz. Çok mu zor sanki bir koltuk sahibi olmak. Bir koltuk olsun çalışalım, sadece kendi işimize bakalım. Bizim neyimiz eksik ki acaba. Onlar yaparsa biz de yaparız. İhtiyarlar sadece kendilerini düşünürlermiş hep. Yapışmışlardır oturdukları yerlere ve kalkmak bilmezler.  Peki biz gençlerin hali ne olacak, onlar  nasıl ilerleyecek? Biraz onlara da şans tanımak arada yenilikçi düşüncelerin getireceği yeni yollara yelken açmak gerekmez mi? Zaten zamanı geldiğinde bırakmak değil midir erdemli olanı. Bu yaşamak gibi bir şey birazda. Gençlik enerjisi, heyecanı ve her şeyi başarabileceğim arzusu zamanla kendini bilindik süreçlerin tekrarlarına bırakır. Profesyonellik heyecanın ölümüdür. Fakat insan konfor alanından çıkması gerektiği düşünülen fakat bu alandaki yerini sağlamlaştırmak için yaşayan bir yaratık aslında. Bunun için onu konforundan çıkaracak her şeyi düşman olarak görür.  Gençken bir heyecanla oturulan koltukta yaratılan  dünyan

Dilek Tası Özelinde Bitmek Bilmeyen Türk Dizileri

Resim
**TÜRK TELEVİZYONCULUĞU VE DİZİLER** Dijital platformların şekil değiştirdiği dizi izleme alışkanlığı bazı bünyeler için önlenemez bir bağımlılık.  Ne kadar filmci bir insan olsam da çocukluğum;  Süper Baba, Ruhsar, Çarli, Kaygısızlar, Ayrılsak ta Beraberiz gibi yerli dizileri keyifle izleyerek geçti. Hala daha ilgili dizilerin belirli bölümlerini açıp izleyip nostalji hissimi tatmin ederim. Doksanlar sonu bir televizyon kanalında aynı gecede yarışma, dizi, belgesel, talk show  ve film(gece yarısından sonra yanına kırmızı nokta gelir!) izlenebiliyordu. Diziler en fazla 40 dakikaydı ve bundan dolayı bölümler sakız gibi uzamıyordu. 2000'li yılların ortaları itibariyle kalite ve çeşitlilik adına dengeli giden televizyonculuk anlayışı; Behzat Ç, Leyla ile Mecnun, Avrupa Yakası gibi  benimde bayıldığım bir çok harika dizi izlemiş olmamıza rağmen sadece dizi odağına kaymaya başladı. Diziler izlendikçe alınan reklam ve buna bağlı olarak süreleri arttı ve artık her televizyon kanalında öze

Doların Tuzu Kuru

Resim
           Seçim karmaşasından henüz tam anlamıyla çıkamamışken rutin hayata geri dönüş serzenişleri içerisinde yeni kabine ve bakanlıkların atama süreciyle artık bu tantananın son bulacağı inancı çoğumuza derin bir ohhhh çektirdi! Yorulduk gergin seçim atmosferinden. Hızlı bir geçiş ve kabulleniş süreci yaşadık. Ana muhalefet lideri bile; son şans diye değerlendirdiği seçimden sonra hiç bir şey olmamış gibi yerel seçim çalışmaları ve seçim öncesi eleştirilerini mecliste sıralamaya devam etti!        Ülkenin hali hazırda fabrika ayarlarına dönmeye çalışmasıyla yeni ekonomik yapılanmaların gelmesi de beklenen bir durumdu. Na(s)zar değmesin; paramızın alım gücü Madagaskar Ariary sına yaklaşmışken değişim söylemleri en azından ekonomi yönetimi açısından bazı revizyonların geleceğinin göstergesiydi. Değişim önemli evet. Bu vurgu pek çok kişi tarafından yapıldı. Mesela Fatih Portakal'a bir seyircisi artık sizin yerinize Fatih Mandalina haberleri sunsun şeklinde etkili bir çıkışta yaptı

Dogal Seçi(li)m!

Resim
                                                              (Foto: Leyla ile Mecnun Dizi)  Küresel ısınma hepimizi kaynatadursun biz kutuplaşa kutuplaşa ayran içip ayrı düşmekten helak olduk. Sımsıkı birbirimize tutunup, bir olup dağılmayacağımıza; mikroorganizma gibi bölüne bölüne çoğalıyoruz. Aklımız başımıza bir afet anında geliyor gibi ve ille de bir felaket eşiğinde hatırlıyoruz birbirimize var olan ihtiyacı, inancı. Anlıyoruz ki ne kadar da aynayız aslında. Yıllar yordu hepimizi fazlasıyla ve eminim ki hepimizin aklında oluşan bu seçim tantanası kazasız belasız bir an önce bitsin ve normale dönelim düşünceleri. (Ne normalimiz ne de moralimiz var gerçi!)     Bir lider adayını Pringles ve kontör dağıttığı için bir şeyler yapabileceğini düşünüp desteklediğim günlerden kafa olarak çokça uzaklardayım artık. Kömür ve makarnaya itaat edil(e)mez! Eğlenceli şekilde dans ettiği için birini ülke yönetmeye de layık göremem. Dans eden de kendisini göremez! Karnım(ız) bu numaralara tok. Gerç

Cumhuriyet Bayram Demektir

Resim
      Saltanatın kalkmasından sonra artık egemenliğin kayıtsız şartsız millete devredilmesi gerektiğine inanan  liderimiz Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde 29 Ekim 1923'te ilan edilen bu yeni yönetim şeklinin adı Cumhuriyetti. Memleket meseleleri artık Millet(in) Meclisinden yönetilecekti. Ankara'da tam 101 top atışıyla duyuruldu bu durum ve  tüm ülkede coşkuyla karşılandı çünkü Cumhuriyet bayram demekti.  İmkansızlıklar içerisinde, her yanı kan emici düşmanlarla kuşatılmış, içimizde ki İrlandalılar'ın da desteğiyle enkaz haline getirilmiş, küllerinden  omuz omuza  savaşarak yoktan var edilen bu yeni ülkeye başka bir yönetim şekli de yakışmazdı zaten.     Genç bir ülke ve yeni bir yönetim biçimi. Sınıf ve cinsiyet farkını ortadan kaldıran, koskoca devleti tek bir kişinin paşa gönlüne bağlamaktan çıkarıp yönetimi çok seslilik esasıyla kademelendirip halkın iradesine sunan, hukukun üstün olduğu ve bu üstünlükle hak ve özgürlüklerimizin güvence altına alındığı modern bir yöne

Künkcesme Sokagında Kabus (Öykü)

Resim
                                            (Temsili; 2001 Yaz Tatili Malkara/ Sol üstten itibaren fotodakiler; Uğur, Burcu, Özge, Ben ve Freddy Abi)              BÖLÜM 1 /FİLM GİBİ/      Yaz tatili günlerimi Malkara'nın taşına bakarak geçirdiğim ergen ve erken gençlik dönemimin ilkbaharı. Annem ve babam çalıştığından ve bir kaç arkadaşım da orada bulunduğundan  yazın çoğunluğu Babaannemlerde; Künkçeşme mevkiinde geçiyor. Günler sıcak ve geneli televizyon karşısında, bazen bahçe içinde çapayla falan türlü atraksiyonlarla akıp gidiyor. Akşamları ise hava serinleyince çekirdek vs. alınıp civar parklara geçiliyor.      Parkta  oyun parkurunda biraz akrobasi, hunharca yenilen kara duman ve yatsı namazı dedemin yanına takılarak eve dönüş.  Televizyon kuşağında yine beni bekleyen esaslı b filmler ve keyifle takip ettiğim korku filmleri. Küçük bir çocukken sinemada izlediği ilk film Jurrassic Park, okuduğu gazete Korku Gazetesi, seyrettiği dizi Goosebumps olan adamım ben doğamda bu var za

17 Ağustos 1999 Sarsıldıgımız O Gece

Resim
                                                                  Sıcağın tavan yaptığı bir yaz akşamı. O gece her zaman olduğu gibi görece geç bir vakitte yatağıma uzanıyorum. Bir hafta sonra doğum günüm var. Henüz 10 yaşlarındayım. Çekilmez sıcağa rağmen; yazı, güneşi, yüzmeyi, gezmeyi vs. çok seviyorum. Yaz demek kendini şımartmak demek. Küçük bir çocuksanız her şey daha da bir güzel geliyor zaten.  Hayatın karanlık yüzünden çok uzakta kalıyor insan. Dalmış olduğum uykumdan babamın oda kapısını hızlıca açmasıyla uyanıyorum. Kalk çabuk diyor!     Yatağımdan şaşkınlıkla koridora fırlıyorum. Koşarak evden çıkmaya çalışıyoruz. Her gün onlarca kez volta attığımız koridor o an bitmiyor sanki. Ev salıncak gibi sallanıyor. Duvarlar bir sağdan bir soldan üzerimize doğru gelip gidiyor. Ben ne olduğunu anlayıp anlamlandıramıyorum. Daha önce böyle bir şey hiç yaşamamışım. Yok bende. Hızlıca kapıdan çıkıp evin ilk katta bulunmasının da avantajıyla kendimizi giriş merdivenlerden sokağa atıyoruz.