Dilek Tası Özelinde Bitmek Bilmeyen Türk Dizileri


**TÜRK TELEVİZYONCULUĞU VE DİZİLER**

Dijital platformların şekil değiştirdiği dizi izleme alışkanlığı bazı bünyeler için önlenemez bir bağımlılık.  Ne kadar filmci bir insan olsam da çocukluğum;  Süper Baba, Ruhsar, Çarli, Kaygısızlar, Ayrılsak ta Beraberiz gibi yerli dizileri keyifle izleyerek geçti. Hala daha ilgili dizilerin belirli bölümlerini açıp izleyip nostalji hissimi tatmin ederim. Doksanlar sonu bir televizyon kanalında aynı gecede yarışma, dizi, belgesel, talk show  ve film(gece yarısından sonra yanına kırmızı nokta gelir!) izlenebiliyordu. Diziler en fazla 40 dakikaydı ve bundan dolayı bölümler sakız gibi uzamıyordu.

2000'li yılların ortaları itibariyle kalite ve çeşitlilik adına dengeli giden televizyonculuk anlayışı; Behzat Ç, Leyla ile Mecnun, Avrupa Yakası gibi  benimde bayıldığım bir çok harika dizi izlemiş olmamıza rağmen sadece dizi odağına kaymaya başladı. Diziler izlendikçe alınan reklam ve buna bağlı olarak süreleri arttı ve artık her televizyon kanalında özeti ile birlikte koca geceyi kaplayan bitmek bilmeyen Türk Dizileri bizi selamladı.  2010'un ortalarına kadar bu hakimiyet devam etse de dijital platformların hayatımıza girmesi sinema filminden uzun bir dizi bölümünü ilgi çekici olmaktan çıkardı, dizilerin sayısı ve süresi artarken ömürleri ve kalıcılıkları kısaldı. Adını bile hatırlamadığımız yüzlerce dizi; isimsiz Türk Dizi Mezarlığında yatıyor.

**DİLEK TAŞINI NEDEN İZLEDİM/DİZİ NASIL?**

Uzun süredir televizyonda yayınlanan yerli dizileri izlemiyorum. Ne kadar devam edeceği; kalitesini koruyabileceği belli olmayan dizilerin  bir bölümüne yaklaşık 2,5 saat ayırmak benim için aşırı lüks. İlk ve Son dizisinden beri takipte olduğum, tiyatro sahnesinde izleme şansına da eriştiğim; Netflix dizileri Kulüp ve Terzi dizilerinde de alın terini akıtıp çok iyi performanslar ortaya koyan Salih Bademci'nin başrolde olması sebebiyle diziye bir şans verdim. Youtube üzerinden 135 dakikalık upuzun pilot bölümünü izledim. 

Önce olumlu olan kısımlardan konuşmaya başlayalım.  Dizinin sıkılmadan kendini izleten bir yapısı var. Temiz çekilmiş ; eli yüzü düzgün bir ilk bölüm diyebilirim. Dizinin başlarında; bir iki tepkisinde ufaktan Dimitri'yi anımsamış olsam da (aynı anda üç dizide oynamanın böyle sonuçları olabiliyor.) Salih Bademci rolünde yine gayet iyi. Büyük bir oyuncu kadrosu var ve dizinin değişik senaryolar üzerinden yürüme yolu açık.  

OLUMSUZ NOKTALARLI **SPOİLER**

Peki ilk bölümden göze çarpan olumsuz noktalar neler? En büyük sorun;  Dizinin ilk bölümü anlamsızca darbe öncesi 48 saate sıkıştırılmış. Anlamsızca diyorum çünkü  ana karakterimiz Mustafa  yanlışlıkla patronunu öldürüyor, sonra karısı ölüyor ve çocuğunu elinden alıp yetimhaneye oradan da (büyük ihtimalli) öz torunlarına organ arayan zengin bir aileye evlatlık veriyorlar. 
    
 Bu sırada kendisi hapse giriyor; mahkumları film izlemeye alıyorlar burada şişleniyor, bu sırada Yılmaz Güney eliyle koğuşu değiştirip şişlenmiş halde tünel kazarken tüneli su basması sonucu boğulma tehlikesi atlatıp gardiyanlar tarafından dövülerek hücreye konuluyor. Sonra kızının evlatlık verildiği evde hizmetli olarak çalışan Hazal Subaşı'nın canlandırdığı Figen  karakteri vicdan yapıp ana karakterimizin görüş gününe gidiyor ve kızını bir kez de olsa ona getireceğinin sözünü veriyor. Sonra darbe oluyor!

Evet ben yazarken yoruldum fakat senaristler yorulmamışlar. Tüm bu saydıklarım yaklaşık 48 saatlik süre içerisinde olup bitiyor. Madem bu kadar olaylı bir bölüm başlangıcı düşündünüz en azından 2 gün yerine 2 haftaya yayıp (ki o bile az) anlatsaydınız. Deli mi öptü sizi? Neden iki gün! Ayrıca Salih Bademci ne kadar iyi olsa da sivrilip onunla paslaşabilecek bir oyuncu(luk) görememekte bir diğer handikap. Bunu çözebilecekleri zamanları var tabi. Kısacası anlatılan sürecin zamansal saçmalığı dışında birbirinin aynısı onlarca işin önümüze atıldığı günümüz Türk Televizyonculuk anlayışını da düşünürsek bir kaç bölüm daha şans verilebilecek eli yüzü düzgün bir dizi Dilek Taşı. 

**SON OLARAK**

Tek serzenişim bu bütçe ve oyuncular, üzerine biraz daha çalışılmış başı sonu belli hikayelerle (yazılı olmayan kuraldır bizde kervan yolda düzülür!); süre ve içerik olarak daha özgür bir alanda çalışabilseler biz bu gibi dizileri  Şili, Meksika, Arabistan dışında çok çok farklı ülkelere de pazarlarız. 

Dizi işinde yapımcı ve başroller için çok iyi paralar var ama yine de sanat ve zanaatı ayırdığımız noktada bu emek bu yemeğe fazla gibi. 

                                                     twitter.com/atakandinc


Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Derbi Günü

Büklüm Büklüm

Kazayla