Herkes Ekmeğinin Peşinde (Mesajınız Var)

                                         
                      Akşam evde otururken (sanki bugünlerde başka bir bok yapıyorum da) telefonuma whatsapp'tan bir mesaj geldi. Sahi bazen telefonun başında çaresiz bekliyoruz ya heh o mesajlardan biri değildi! Yaklaşık iki saat önce Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın açıklamalarını dinlemiştim. Bakan Bey şu açıklamaları yapmıştı;


Merhaba dünya!
Penceremdeki güvercin,tahta masam boş şişeler

Can dostum çomar merhaba...

Tatlı komşu Ayşe teyze ,emekli Salih öğretmen

Yeni bir gün doğdu merhaba dostlar merhaba

Yeni bir gün doğdu...merhaba!

     
            Yok ya böyle dememişti sanrım ama buna benzer gündemle ilgili genel geçer açıklamalar yapmıştı yine. Telefonuma gelen mesaj da ise bakanın açıklamalarında bahsetmediği;  gece 24 itibariyle iki gün sürecek bir sokağa çıkma yasağının başlayacağı yazıyordu. Şansa da market alışverişimi gün içersin de yapmıştım. Beni rahat götürecek kadar erzağım vardı. 


                  
                   Mesaj geldikten 5 dakika sonra balkondan yükselen korna sesleri eşliğinde ki birinin kornası Godfather film müziğiydi!evimin ilerisinde kalan çapraz kavşağın anında kilitlendiğini gördüm. Ben daha aile büyüklerimi arayıp haber veremeden millet gayet hızlı ve öfkeli şekilde atanamamış bir Vin Diesel edasıyla yollara vurmuştu kendini. Sonuçta herkes ekmeğinin peşinde!
             

                        Düşünsenize yasak geliyor. Ev dımdızlak. Çocuklar luppo ister, evin kola bağımlısı dedesi ne yapacak? Peki ya domates, biber, patlıcan? Komşuların ziline sürülecek özel maddenin yapımıyla ilgili malzemeler! Evde sadece 27 tane ekmek kaldığı gerçeğiyle yüzleşiyorsun belki. Dışarıdasın ve bu haberi alıyorsun ya da daha fenası içeridesin. O diziyi de hiç izleyemedim. İçin ürperiyor, ya evde yoksa? Gözlerin kararıyor, kendini çukurda hissediyorsun! 
                  Anında sosyal medyada kaos hakim oldu. Medya; 40 yıllık pankreas güreşçisi gibi kavga edenler, maskesi olmadığı için eliyle ağzını kapayıp, indir o eli maske tak dendiğinde; bu elin altında bir fikir var ve fikirlere kurşun işlemez! şeklinde ortamı manipüle edenler, sosyal mesafeyi biz a sosyal miyiz kardeş zihniyetiyle protesto edenler, un çuvalına akabinde patates çuvalına eşine sarılmadığı gibi sarılıp yerlere devrilip kucaklayıp götürenlerle dolmuştu.



Korana, darbe, doğal afet. Her şeyin çözümü market talan etmek. Bizi karbonhidrat kurtaracak aman ha aç kalırız, ne yaparız? Hazır balkondayım, ee kökenim de balkanlara dayanıyor! Camları açıp bir balkon konuşması yapmak istedim. Durun ey ahali. Bakın şimdi açıkladılar; eczaneler, fırınlar çalışmaya devam edecekmiş. Yapmayın. Birbirinize kıymayın! Herkese yetecek kadar karbonhidrat var. Herkes evine dönmeli! Aradan bir süre geçti ve etraf biraz olsun duruldu. Ben de gitgide ıssızlaşan, yani bana benzemeye başlayan yola baka kaldım.

Sonra bir mesaj daha geldi. İnsanlar sokakta, etraf tam bir kaos halindeyken Kadıköy'de boğa heykeli bir anda canlanıvermiş. Görüntüler falan da var çekmişler hep. Nasıl yayılıyor olay ama, gündem coştu. Ekmeğinin peşinde marketlerde vs olan vatandaşlar an be an canlı yayınlıyorlar sosyal medya hesaplarından olayı ve görüntüleri. Dünya twitter'da bizi konuşuyor. O sırada boğaya emniyet güçlerinin müdahalesi yetersiz kalıyor. Kurşunlar vs geri sekiyor doğal olarak. Sonuçta taş gibi boğa!

Boğa aşağıya doğru kalabalığı dağıta dağıta Yoğurtçu Parkı'na hızlıca ilerliyor. O da ne? Alex ve Lefter'in heykeli de canlanmış. Alex tam da Lefter'in elini öperken kıçından yiyor boynuzu. Sanki bu bir sosyal mesafe cezası! Uy babacığım diye yakınarak Lefter'i kucağına aldığı gibi, parkın orada ki şantiye alanından denize atlıyor o korkuyla. Peşlerinde ki boğanın önüne yeni ekmek kuyruğundan kurtulmuş Volkan Demirel çıkıyor. Sanki o bir avenger! Poşetten aldığı bir ekmeği uzatıyor; al da ye dercesine ama boğa onu da deviriyor! Havada kalıyor şahitleri çok! Boğa Alex'le Lefter'in arkasından suya atlıyor.

Gözlerimi açtım. Neredeyim ben diye bir etrafıma baktım. Boyun moyun kalmamış. Her yerim kramp. Kapalı balkonda olduğum yerde sızmıştım. Sabah olmuştu. Yavaşça doğruldum. Sonra düşündüm de; ne saçma rüyaydı o lan öyle! Bilinçaltıma sıçayım! Yasak başlamıştı. Yol, kavşak, etraf bir zombi filminden fırlamış gibiydi. Zaten bu virüs başladığından beri bir zombi filminde gibiyiz. İnfekte olanlar ve olmayanlar. Herkes kaderini bekliyor. Yaptıklarının masumiyetini sorguluyor, fırsat bu fırsat!

Bir iki araç gördüm onları da polis çeviriyordu. Bir şeyler atıştırdım, izledim, dinledim, okudum. Akşam ki açıklamaları beklemek üzere gün içerisinde salınmaya başladım. Bu günler geçecek miydi bilmem ama benim içim çoktan geçmişti. Zaten geçmişte kalan kuruntularım dan kurtulamayan bir adamım, kendimi günümüze bir türlü uyarla yamıyorum. Bizim senaristler bu uyarlama işinde iyiler aslında. Kore film, dizilerini ne güzel de uyarlıyorlar. Beni de günümüze uyarlasalar keşke. Bu sırada dışarıda korna sesleri ve bir karmaşa patladı. Televizyon yayını bir anda kendi kendine gitti. Pencereden baktığımda insanların kendilerini dışarı attıklarını gördüm. Telefonuma bakayım dedim ve gelen bir mesaj vardı!



                  twitter.com/atakandinc
     
                  instagram.com/tembelsair
          

          

     

           

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Derbi Günü

Büklüm Büklüm

Kazayla