BEKLEMEK

                                     



 
                                     
         
              

             Yok hayır! Yok cidden, yok hayır. Kendimden  hiç yok hayır. Kalmadı, satılmadı; beğenilmedi geri gönderdik. Bahaneler çok. Daha neler var! Adım atmalı mı yoksa atmamalı mı? Şimdi zamanı mı? Biraz daha beklemekte fayda var gibi. Beklemek kolay da sağ beklemek zor cidden! Gidenin arkasından hep umut kalır çünkü. Bekleyendir azabı çeken bilirim. En huzurlu olduğum andır hiç kimseyi ve akabinde hiçbir şeyi beklemediğim o an.

         Bek sözcük anlamı olarak genelde sıkı, sağlam anlamına gelmektedir. Modern bekler günümüzde futbolda önemli bir noktada bulunmaktadırlar; lakin o sonuna lemek eklemeyeydik iyidi. Kim çıkardı lan o sözcüğü ortaya! Sonuçta insan düşünen bir hayvandır. Boş bulmuş sıçmış halıya işte gereksizin önde gideni!     

         En büyük aşklar hayal kırıklığıyla başlar. Üniversiteyi kazanan kız arkadaşını artık yeterince göremeyeceğini anlayan Umut'un da tam olarak böyle başlamıştı hikayesi. Kız arkadaş deyince hemen kazananlardan sanıp okumayı bırakmayın yazıyı;Umut isminin aksine kaybedenin önde gidenidir. Azıcık ta dangalaktır garibim. Kız arkadaş dediysek; en iyi arkadaşıydı Duygu Umut'un. Sinemaya, salsaya giderler; sabahtan akşama kadar dedikodu yaparlardı. Hayır  Duygu sadece dersane arkadaşı aslında. Evet sinemaya gidiyorlar ama Tekirdağ'da salsalık ortam yok neyse! Duygu arkadaş çevrelerinden Sezai ile aynı ilde bir üniversite kazanma başarısına ulaşmıştı. Aman ne güzel!

        Umut umudunu hiç yitirmemişti aslında ama  amadan sonra gelen bütün sözcükler yalandır derler! Eskiden bir kızı çok sevmişti. Ona karşılıksız bir bağ ile bağlanmış hatta aşk ile takıntı arasındaki ince çizgiyi o kızda kaybetmiş; hayattan soğumuş, rezil olmuştu. Sonra uzun bir süre kabuğuna çekildi Umut. Aşık olduğu kızın hayatında da kimse yoktu. Kendi hayatında da. Bekledi. İkisi bir gün, belki bir gün bir araya gelebilirlerdi ama o kızdan Umut'a umut yoktu.  Hayatını zaten zora sokmuş. Üniversiteye hazırlandığı senede; sırf bir kızı beklediği için belki de hayatının en önemli senesini hiç etmişti Umut.

       Sonra bir kere daha denemeye karar verdi. Bu sefer dersaneye gidecekti ve bu işi kökünden çözüp artık bir şekilde hayatını düzene sokmaya çalışacaktı. O yaz tatilinde Kumbağ'da yazlık ortamında Selinay ile tanıştı. İyi anlaşıyorlardı.Bir arkadaş çevreleri vardı. Geceleri kumsalda ateş yakıp Trakya Akşamları'nı söylüyorlardı. Çünkü Trakya akşamları gerçekten bir başka olurdu. Umut bahanelerle Selinay'a yaklaşmaya çalıştı. Belki bu sefer olacaktı. Hadi bi Umut!

      Aslına bakarsanız Selinay'dan duygusal olarak çok etkilenmemişti. Ortalama bir Türk kızıydı Selinay. Matematikte iddialıydı. Asist bu asistti beklemelerin en modern beki Umut bu asisti gole çevirmeliydi. Benim aslında bildiğin baya bir matematik eksiğim var dedi kıza. Buluşup çalışacaklardı. Yeni sezon öncesi yazlıkta son nokta atışları. Buluştular, çalıştılar, bir bahane bulmalıydı; karnım acıktı, bir şeyler mi yesek acabaya getirdi olayı. Gittiler bir yere. Hamburger yerlerken birbirlerine pis pis bakıyorlardı. Yalnız da kalmışken ve dışarı çıkıp artık özel vakit geçirmeye de başlamışken bu buluşmalar çeşitli bahanelerle devam etti; kahve içtiler, Umut fal bakıp saçmaladı. Belkilere gereksiz sayıda kısa mesajlar yazıldı vs.

     Ben arkadaş grubundan kimseyle özel bir şey düşünmüyorum dedi Selinay. Hepimiz arkadaşız. Sana karşı asla özel duygularım olmadı ve olamaz da. Bu cevabı almıştı Umut. Umudunu yitirmeye başlamıştı. Sonra ilerleyen günlerde arkadaş çevrelerinden Sezai'den de ya siz ayrı çıkıyorsunuz, biz ayrı buluşuyoruz üçümüz mü vakit geçirsek teklifini alınca Selinay ile özel zamanlar geçidiği fikrinden tamamen uzaklaşmıştı. Aşk bir gol daha atmıştı. Üstelik üniversite yolunu uğruna zora soktuğu kız yeni öğretim yılı açılmadan bir erkek arkadaş edinmişti bile kendisine. İnternet sağ olsun görmüştü o ilişkisi var yazısını kızın profilinde ama çocuk çok çirkindi Allah'tan da Umut o gereksiz egosunu bu zavallı ve acınası durum ile az da olsa tatmin edebiliyordu.

     Dershanenin açılmasına kısa bir süre kalmıştı. Millet yazlıklardan ayrılıp  merkeze dönmüştü. Bu sırada kimi zaman sahilde, kimi zaman merkezde ki alışveriş merkezinde Selinay'ı başka başka adamlarla görmüştü hep Umut. Sanırım hepsi arkadaşıydı ya da o ufak görüşmelerinin satır aralarında Selinay'ın kendisine dediği gibi gerçek aşkı arıyordu.

        Ne zaman görsem bir adamla kahve içiyor, bir başkasıyla hamburger yiyorsun. Zamanında benimle de aynı şeyleri yapardın ve o görüşmelerimizde az da olsa aşktan bahsederdik. Gerçek aşktan. Bizim aramızda olmayan ve oldurulamayanından. Bir de izdivaça çıksan, belki gerçek aşk oradadır! diye düşündü Umut.  

Dersaneye gel zaman git zaman oradan, buradan Duygunun da içerisine katıldığı düşünceler denizinde bulmuştu kendini. Sınıfın en zeki kızlarından Duyguyla kafası çok iyi uyuşuyor, birlikte ders çalışıyorlar, ekstra test çözme atraksiyonlarına giriyorlardı. Duygu aslında ismine nazaran çok duygusuz bir insandı. Tek amacı üniversitede iyi bir bölüm tuturup düzgün bir iş ve hayat sürmek olan biri kadar romantizm aşığıydı en fazla. Bu durum Umut'un umutlarını yıkmadı tabi. Her nefesinde ondan ne kadar hoşlandığını belli etmeye çalıştı. Aklında, fikrinde hep Duygu vardı artık.  

Duygu da farkındaydı aslında her şeyin ama olmazdı. Kanun var, nizam var, hepimizi düzen bir düzen var! Önce kendini kurtarmalı. Aşk kapitalin gerisinde kalan her şey.Günümüz ilişkileri ise sadece kapital. Bu düzen içerisinde hala gerçek aşkın varlığına tutkuyla inanan Umut'un toplum dışına itilmesinin haklı kılar yanıydı belki de bu acıklı ve bir o kadar da kaçınılmaz olan sona doğru yönelen olaylar silsilesini oluşturmakta olan durum.  

Üstelik geçen sene üniversite sınavında çakılmasına neden olan durum yeniden başına gelmişti Umut'un. Yine bir kız meselesi ve yine elde olmayan nedenlerle boşa giden uzun uzadıya insanı geren uzun zaman silsilesi. Yavaştan ailesiyle de arası açılmıştı ergen tiribi genç adamın. Evet içinde bulunduğu durum cidden bir ergenlik emaresiydi ama derinleşmekteydi. Yine de hayata tutunuyordu. Sevdiği kızın en yakın arkadaşıydı. Sezai gibi bir gereksizlik abidesinin sınıfta var olması canını hiç sıkmasına neden olmuyordu artık. Zaman adeta uçup gidiyordu. Sınav geldi çattı, girildi, çıkıldı. Umut'un hiç umudu kalmadı. Çok kötü bir sonuç geleceği belliydi. Açıköğretime kaydolurum da askerlikten yırtarım, öğrenci pasosu kullanırım gibi düşüncelere yatay geçiş yapmıştı bile.  

Sınav sonuçları açıklandı. Açıköğretim fakültesi İşletme bölümüne yerleşmişti. Duygu ise Eskişehir'e gidiyordu. İçinden trenler geçen bir şehre. Onu bırakıp gidiyordu işte. Sonra küçük çaplı bir telefon görüşmesinde Sezai'nin de Es Esi kazandığını öğrendi. Duygu çok mutluydu. Tanıdık biri olacaktı yanında çok samimi olmasa bile. Hatta aileleri arkadaş oldukları için çok çabuk zamanda bir karara vardılar. Eskişehir'de ikisine bir ev tutulacaktı. Aynı evi paylaşacaklardı. Umut içinde yeni bir bol beklemeli yalnızlık hikayesi başlıyordu şimdi. En büyük aşklar hayal kırıklığıyla başlar. Üniversiteyi kazanan kız arkadaşını artık yeterince göremeyeceğini anlayan Umut'un da tam olarak böyle başlamıştı hikayesi. 

       Artık aşk durumu da içinden çıkılmaz bir noktaya doğru şizofrenik tınılar içeren bir noktaya gelmişti. Acı, şarap, mutsuzluk ve en bol kepçesinden depresyon. İç, daha fazla iç, ve tekrarlayan döngü içerisinde kaybol! Duygu ve Sezai gittiler. Umut kaldı. Duygu bekle beni dedi. Biraz düzen kurayım sen de gelirsin Eskişehir'e. Sezai ve benim misafirim olursun.

Umut sonsuzluğun sonunu beklemeye başladı böylece. Kendi yalnız dünyasında açmazların ve çıkmazların içerisinde kala kaldı. İki senesi boşa gitmiş. Hayatının en keyif alacağı zamanlarını heba etmişti ve utanmadan arttırıyordu! Herkese benden heba! İnsanın en büyük düşmanı kendisidir. O da bu dayanılmaz çelişki çıkmazının eline teslim etmeye başlamıştı kendisini. Bekleyiş devam ediyordu. Bu sırada Selinay'ı başka erkeklerle görmeye de devam ediyordu. Hala utanmadan gerçek aşkı arıyordu heralde Selinay. Her seferinde karşısında babayı buluyordu. Babası tokatı suratına yapıştırıyor sonra kolundan tuttuğu gibi oturduğu masadan kaldırıp eve götürüyordu onu.Beklemek zordur, hele bir de neyi beklediğini ve bu bekleyişin ne zaman sonlanacağını bilmiyorsan. Bu dünyada cehennemi görürsün. Ne beklediğini biliyorsan ve ne zaman sonlanacağını bilmiyorsan daha da kötü!

İnstagramından hızlıca Duygunun güzel bir, iki fotoğrafını indirdi Umut. Sonra yeter artık dedi. En azından onun gözlerine bakarak beklerim. Lisede sadece ödev çıkarmak için kullandığı yazıcısını üzerinde ki toz bulutundan kurtarmak için üfledi. Hızlıca laptopunun yanına kurdu ve bağladı. Renkli kartuşu bitikti. Hızlıca indirdiği o iki fotoğrafı bastı. Duygu siyah beyazda olsa çok güzel görünüyordu gözüne. Hızlıca evde kullanılmayan bir iki çerçevenin içerisindeki fotoğrafları çıkarıp Duygu'nun fotoğraflarını yerleştirdi o çerçevelere. 

Sonra çalışma masasına, görebileceği bir hizaya yerleştirdi fotoğrafları. Artık onun gözlerine bakarak bekleyecekti kaderini. Aslında Duyguya değil, kafasında yarattığı Duyguya aşıktı. Fotoğrafa baktı ve içinden geçirdi; ben sana değil suretine aşığım. Gözünden bir damla yaş süzüldü. Sonra suretle göz göze geldi ve düşündü; ne ikna edici bir intihar girişimidir şimdi seninle göz göze gelmek.


  ATAKAN DİNÇ

                                                                                    
                                                                                                https://twitter.com/atakandinc






 










                                       




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Derbi Günü

Büklüm Büklüm

Kazayla