İşine Gelirse
Toplumsal cinnetin eşiğindeyiz desem çok abartılı bir şekilde konuya giriş yapmış ol(a)mam sanırım. Ülkece her gün birbirinden kötü haberlerle sarsılıyoruz. Kadın cinayetleri, yanı başımızda biten ve bizi de sürükleme tehlikesi bulunan savaş, bize göçen ve bizden göçmeye çalışanlar, ekonomik darboğaz ve bunun tetiklediği ciddi geçim sıkıntısı. İşin sonu ne yazık ki koca bir mutsuzluk hissi. Toplumun çoğunda ve özelikle yeni kuşakta hiç de haksız olmayan çalışarak bir şeyler elde edemeyecek olmanın kara bulutlu düşünceleri ve bir yandan da yakamızı bırakmayan, yakında zirveyi göreceği düşünülen işsizlik.
Her çocucuk umut doludur. Sonuçta onu gerçekleştirebileceğine inandığı beklentiler henüz üzmemiş, kurulu düzen henüz darmaduman etmemiştir. Bir an önce büyümek, potansiyelini görmek ve gerçekleştirmek ister. Büyüyünce de şartların asla eşit olmadığı ve olmayacağını pek açıdan tecrube eder ve kaygısız çocukluk günlerini özler. Özellikle aileden sağlam bir birikim ve miras gelmiyorsa; ortalama bir eğitim alıp, vasat bir işte çalışıp borç harç içerisinde yine aynı hayatı yaşayacak bir çocuğu dünyayla başbaşa bırakmak içinden çıkılamaz bir kısır döngü gibi.
Ülkede bir yere gidip üniversite okumak ciddi bir maliyet. Bazı gençler sırf maddi yetersizlikten dolayı erken yaşta iş hayatına atılırken, kırk kanaat okuyan gençler ise iş hayatına başladıklarında özel sektörde hiçbir değerleri olmadığını acı şekilde tecrube ediyorlar. Üniversiteler akvaryum gibi. Ne kadar afili görünselerde çoğundan mezun olduktan sonra sudan çıkmış balık gibi kalıyorsunuz. Kpss kasıp, mükat saçmalığını aşabilirseniz devlete kapağı atabilirsiniz belki. Kamudakiler hallerinden memnun değiller ve hiç olmadılar o da ayrı konu. Ben olaya yıllardır atama bekleyenlerin gözünden bakıyorum.
İşsizlik ciddi bir bela iken şu sistemde iş sahibi olmakta ciddi bir sabır ve emek sarf etmeyi gerektiriyor. Kapıda sizin yerinize bekleyen binlerce kişinin varlığı her seferinde önünüze konularak bireysel değeriniz, kişisel kabiliyetleriniz, verdiğiniz emek sıfırlanıyor. Tüm emeğinizin ve sabrınızın karşılığında aldığınız maaş size araba, ev almanın insan gibi yaşatmanın çok uzağında. Ünvanlar afili, binalar gösterişli. İçleri ise boş. Kuyu gibi içine düşülünce; çalışınca da olmuyor çalışmayınca hiç olmuyor. İşine gelirse! Özel, kamu kimse halinden memnun olmasa da işsizlik bu noktada özelikle özel sektör emekçileri için okkalı bir tehdit. Sadece bir kıdem tazminatı kadar hatrı var yıllarca verilen emeğin; onun da hesaplanma şekli ayrı bir soru işareti ya hadi neyse!
Emekli ve asgari ücretli çalışanlarda durum daha da travmatik. EYT çıktı herkes emekli oldu ama bağlanan maaşlar o kadar düşük ki mecburen emekliler de çalışmaya devam ediyorlar. Çalış(a)mayanlar iş arayışında. Emekliler sigortayı önemsemedikleri için bazıları kayıt dışı çalışıp tecrubelerine rağmen ucuz iş gücü olarak kullanılıyorlar. Bu durum genç işsizleri de olumsuz etkiliyor haliyle. Hem tecrübesizler hem sigortaya, bir güvenceye ihtiyaçları var. Asgari ücret Ocak ayından beri zam almadı. Sürekli her şeye yapılan zam ve pahalılık; çileden çıkan kira oranları ama karşısında hiç zam almayan, olduğu yerde sayan maaş kalemleri. Alınan maaş pek bir işe yaramıyorsa gizli işsiz tabirini bu noktada kullanmak pek yanlış olmaz sanırım.
Uzun lafın kısası çalışsak da olmuyor çalışmasak daha da bir olmuyor. Yuvarlana yuvarlana ülkecek yeni yıla doğru giderken son dönem TÜİK'in de katkılarıyla düşük oranlarda seyreden enflasyonun ve yakın zamanda planlı bir seçim olmamasının da etkisiyle ne yazık ki gelecek yıl zam oranlarında özel ya da kamu çalışanlarının ve emeklilerin aradığını bulamayacağını düşünüyorum. Bir de mevcut ekonomik durgunluğa bağlı iflaslar ve işten çıkarmalar artarsa bitmeyen vahim bir kısır döngü hepimizi bekliyor olabilir. Sonumuz hayrolsun.
Acil bir durumda işsizlik maaşına başvurmayı unutmayınız!
Ekşisözlükte birisi yazmıştı, "Yavaş çekimde doğal seleksiyon sürecini yaşıyoruz" diye. Ben de artık benzer düşünenlerdenim.
YanıtlaSil